İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur:
Bildiğiniz gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250 kg kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu.
Aşağıya indim, bir varil buldum, ona sağlam bir ip bağladım ve ardından altıncı kata çıktım. İpi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya saldım. Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile doldurdum. Aşağı indim, bağladığım ipin ucunu çözdüm. İpi çözmemle birlikte birden kendimi havalarda buldum. Nasıl bulmayayım? Ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kilogram varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti.
Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim. Ben yukarı çıkarken yolun yarısında, aşağı inmekte olan tuğla dolu varille çarpıştık. Sağ iki kaburgamın bu sırada kırıldığını sanıyorum. Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı; Parmaklarım da bu sırada kırıldı. Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı.
Varil hafifleyince, bu sefer ben aşağı inmeye varil ise yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık!.. Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı.
Yere inince can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim. Bu sefer de başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm!...
Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum. gözümü hastanede açtım...
23 Aralık 2011 Cuma
PLANLAMA HATASI
Sayın şantiye şefim;
17 Aralık 2011 Cumartesi
AHMET ALTAN
Üsüyorum...
Bir kadin -ben üsüyorum- dediginde, bunun
cevabinin;
üstüne bir sey al...
istersen bir taksiye binelim...
eve geldik zaten...
türünden bir söz olmadigini, -üsüyorum- dediginde kadinin - bana sarilsana - demek istedigini ve ona sarilmak gerektigini ögrenmek epey zamanimi aldi. Sanirim binlerce yil boyunca isteklerini açikça söylemelerine izin verilmedigi için - gizli bir dil - gelistirmek zorunda kalan kadinlar, bu kadar basit bir seyin erkekler tarafindan niye anlasilamadigini hiç anlayamazlar.
Bir kadin -ben üsüyorum- dediginde, bunun
cevabinin;
üstüne bir sey al...
istersen bir taksiye binelim...
eve geldik zaten...
türünden bir söz olmadigini, -üsüyorum- dediginde kadinin - bana sarilsana - demek istedigini ve ona sarilmak gerektigini ögrenmek epey zamanimi aldi. Sanirim binlerce yil boyunca isteklerini açikça söylemelerine izin verilmedigi için - gizli bir dil - gelistirmek zorunda kalan kadinlar, bu kadar basit bir seyin erkekler tarafindan niye anlasilamadigini hiç anlayamazlar.
Ahmet Altan'dan bir yazı okudunuz. Sadece bir kısmını kopyaladım. Acaba erkekler sahiden anlamıyorlar mı bu demek istenilenleri ?
24 Kasım 2011 Perşembe
BİR GÜN BERABER GİDERİZ
Ağlamamaya çalışıyorsun. Çünkü çocuk değilsin. On dokuz yaşında bir yetişkinsin. Öyle incinmişsin ki ! Kalbin kırılmış! Hiç doğmamış olmak işi nasıl kolaylaştırırdı...
Joyce Carol Oates in daha önce GROTESK ÖYKÜLER adlı kitabını okumustum icinde bir sürü öykü olan kitabını yani.. Bu kitabını henuz almadım ama alacagım.. Yukarıdaki paragraf kitaptan bir alıntı...
BIR GUN BERABER GIDERIZ - Joyce Carol Oates
IS BANKASI YAYINLARI
Evet sahi hic dogmamıs olsaydık nasıl olurdu kimbilir hersey kolaylasır mıydı acaba ?
Joyce Carol Oates in daha önce GROTESK ÖYKÜLER adlı kitabını okumustum icinde bir sürü öykü olan kitabını yani.. Bu kitabını henuz almadım ama alacagım.. Yukarıdaki paragraf kitaptan bir alıntı...
BIR GUN BERABER GIDERIZ - Joyce Carol Oates
IS BANKASI YAYINLARI
Evet sahi hic dogmamıs olsaydık nasıl olurdu kimbilir hersey kolaylasır mıydı acaba ?
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Alnımızda bilgilerden bir çelenk
Nura doğru can atan Türk genciyiz
Yeryüzünde yoktur olmaz Türk’e denk
Korku bilmez soyumuz
Şanlı yurdum her bucağın şenle dolsun
Yurdum seni yüceltmeye andlar olsun
Candan açtık cehle karşı bir savaş
Ey bu yolda and içen genç arkadaş
Öğren öğret hakkı hakka gürle coş
Durma durma koş.
Şanlı yurdum her bucağın şenle dolsun
Yurdum seni yüceltmeye andlar olsun
İsmail Hikmet ERTAYLAN
Nura doğru can atan Türk genciyiz
Yeryüzünde yoktur olmaz Türk’e denk
Korku bilmez soyumuz
Şanlı yurdum her bucağın şenle dolsun
Yurdum seni yüceltmeye andlar olsun
Candan açtık cehle karşı bir savaş
Ey bu yolda and içen genç arkadaş
Öğren öğret hakkı hakka gürle coş
Durma durma koş.
Şanlı yurdum her bucağın şenle dolsun
Yurdum seni yüceltmeye andlar olsun
İsmail Hikmet ERTAYLAN
16 Kasım 2011 Çarşamba
YALNIZLIK
Yalnız kaldıgımda düsünüyorum seni
yalnızlıgımı alıyorsun.
Yanımda düslüyorum seni
aklımı alıyorsun.
istanbul 2003
11 Kasım 2011 Cuma
5 Kasım 2011 Cumartesi
MüCRiM GÖZLER
Hersey bu masalla baslamıstı...
Masal bir adamın dört bin dinara bir kız alması ile başlar.
Bir gün adam gözlerini kızın üzerine dikti ve sonra gözyaşlarına boğuldu.
Kız ona neden ağladığını sordu. Adam yanıtladı:
“Öylesine güzel gözlerin var ki bana rabbe ibadet etmeyi unutturuyor” .
Kız yalnız kalınca gözlerini oydu. Adam onu b u halde gördü ve acıyla sarsıldı:
“Kendine neden eziyet ettin? Değerini düşürdün.”
Kız şöyle karşılık verdi:
“Bende bulunan hiçbir şeyin sizi Rabbe ibadetten alıkoymasını istemem”.
Adam o gece, düşünde bir ses işitti:
“Kız değerini sana göre azalttı, ama bize göre arttırdı ve biz onu senden aldık”
Uyandığında adam, yastığının altında dört bin dinar buldu. Kız ölmüştü.
BORGES & CASARES ( Olağanüstü Masallar )
Masal bir adamın dört bin dinara bir kız alması ile başlar.
Bir gün adam gözlerini kızın üzerine dikti ve sonra gözyaşlarına boğuldu.
Kız ona neden ağladığını sordu. Adam yanıtladı:
“Öylesine güzel gözlerin var ki bana rabbe ibadet etmeyi unutturuyor” .
Kız yalnız kalınca gözlerini oydu. Adam onu b u halde gördü ve acıyla sarsıldı:
“Kendine neden eziyet ettin? Değerini düşürdün.”
Kız şöyle karşılık verdi:
“Bende bulunan hiçbir şeyin sizi Rabbe ibadetten alıkoymasını istemem”.
Adam o gece, düşünde bir ses işitti:
“Kız değerini sana göre azalttı, ama bize göre arttırdı ve biz onu senden aldık”
Uyandığında adam, yastığının altında dört bin dinar buldu. Kız ölmüştü.
BORGES & CASARES ( Olağanüstü Masallar )
3 Kasım 2011 Perşembe
ERTUĞRUL GÜNAY VE 29 EKiM
Herkes söyleyecegini söyledi ve üzerinden 3-5 gün gecti.
Evet bence de törenler iptal edilmemeliydi. Sade bir tören yapılabilirdi.
Gecit töreni de kimseyi rahatsız etmezdi kanımca.
Okullarda da siir okuyup bayrak sallamakta kimseyi üzmezdi ve kimse
- A bak bunlar egleniyor böyle bir günde - demezdi .
Ama kültür bakanımızın acıklaması hayli komik kactı.
" Elimize kadeh alıp kahkaha mı atalım ? "
Kutlamaları böyle bir düsüncede dillendirmek ?
Kac kisi acaba böyle kutlama yapıyor ülkemizde ?
Hic yakısmadı !!!
26 Ekim 2011 Çarşamba
YUNUS
Omzunda cansız bir el vardı yıkıntıların arasından ilk göründügünde.
Sevinmistim. Gercekten ama cok sevinmistim kurtulmus diye.
Dün hayatını kaybetmis kırılmıs vücudu ile Erzurum'a giderken, Agrı'ya giderken.
Ta Van'dan kilometrelerce öteye giderken.
Oysa ben Yunus'u hic tanımıyordum.
Ama bu resmini ömrüm boyunca unutmayacagım.
" Rahmet ve Dua "
25 Ekim 2011 Salı
DOĞUM GÜNÜ
Bir an gelir, sen gelirsin gözlerimin önüne, hem de hic umudumun olmadıgı bir anda...
Yüregim susar düsüncelerimi dinlerim sakince...
Kayıp giden yitik umutların yer ile yeksan oldugu bir anda, gözlerimin önünde olusan bir ısık huzmesisindir artık...
Ve bir an gelir sahiden karsımdasındır öylece...
Suskun yürek atmakta, konusan düsünceler susmakta,
umulan an, pat diye karsımda...
Sesim titrer, elim kolum düser ve bu naciz beden seni bekler...
ilk gördügüm andaki sen, ilk duydugum andaki sen'le birlesir gözlerimin önünde...
Beden yalpalamaya baslar dogrulmak icin kendine dayanak arar...
Sonra elim elini tutar, kalbim kalbinin üzerinde...
sonra, sonra ve cok daha sonra...
İctigim cay seninle, yedigim yemek seninle...
Gezdigim sokaklar, izledigim filmler, seyrettigim oyunlar...
Bir bakmısım ki istanbul seninle...
Verilen bir söz, takılan bir yüzük...
Yakılan bir kına, atılan bir imza...
iste baslangıcı bir bakıs, bitimi sonsuzluk olan altın bir zincirin ilk halkaları...
ve yine sonra hemde cok daha sonra...
Günleri, ayları ve nihayetinde yılları devirmeye basladık...
Dogmasaydın deviremezdik.
Olmasaydın sevinemezdik.
Üc otuz ve yedi yılı geride bıraktım, sunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, tıpkı Nazım gibi ;
her gecen günüm baska bir anlamlı senin sayende...
Bundan sonra farketmez ki neyim olsun.
Hayatımda pek cok sey, varsın olmaz olsun.
Bu sözlerim sanadır sevgili yar.
Dogum günün kutlu olsun.
Yüregim susar düsüncelerimi dinlerim sakince...
Kayıp giden yitik umutların yer ile yeksan oldugu bir anda, gözlerimin önünde olusan bir ısık huzmesisindir artık...
Ve bir an gelir sahiden karsımdasındır öylece...
Suskun yürek atmakta, konusan düsünceler susmakta,
umulan an, pat diye karsımda...
Sesim titrer, elim kolum düser ve bu naciz beden seni bekler...
ilk gördügüm andaki sen, ilk duydugum andaki sen'le birlesir gözlerimin önünde...
Beden yalpalamaya baslar dogrulmak icin kendine dayanak arar...
Sonra elim elini tutar, kalbim kalbinin üzerinde...
sonra, sonra ve cok daha sonra...
İctigim cay seninle, yedigim yemek seninle...
Gezdigim sokaklar, izledigim filmler, seyrettigim oyunlar...
Bir bakmısım ki istanbul seninle...
Verilen bir söz, takılan bir yüzük...
Yakılan bir kına, atılan bir imza...
iste baslangıcı bir bakıs, bitimi sonsuzluk olan altın bir zincirin ilk halkaları...
ve yine sonra hemde cok daha sonra...
Günleri, ayları ve nihayetinde yılları devirmeye basladık...
Dogmasaydın deviremezdik.
Olmasaydın sevinemezdik.
Üc otuz ve yedi yılı geride bıraktım, sunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, tıpkı Nazım gibi ;
her gecen günüm baska bir anlamlı senin sayende...
Bundan sonra farketmez ki neyim olsun.
Hayatımda pek cok sey, varsın olmaz olsun.
Bu sözlerim sanadır sevgili yar.
Dogum günün kutlu olsun.
Nisan 2008
BAZEN
Bazen de yazmak ister insan; hırsından klavyenin tuslarına dövercesine dokunur, ak bir kagıda kazırcasına dokundurur kaleminin ucunu...
bazen de yazmak ister insan; yazdıgı harflerin tonlarca agırlıgı oldugunu bilir ve binlerce mesaj verdigini düsünür kelimeleri yanyana dizerken...
bazen de yazmak ister insan; hersey tanıdıktır artık ona, kalemi ve kagıdı gözucuyla ona bakar ve beyninde coktan resmetmistir sevdiklerinin bas harflerini...
bazen de yazmak ister insan; kendi hayatında asla gidemeyecegi yerlere gidip sözleriyle ben simdi oradayım der ve insan iki eli kanda olsa bile yazar...
ve insan bazen de...
2005 iSTANBUL
19 Ekim 2011 Çarşamba
YAZARLARDAN SECMELER ( 19/10/2011 )
Bendeniz başbakanın ne avukatıyım, ne gözdesi. Görüşlerimin pek çoğunu paylaşmayacağına da eminim. Eleştirmek isteyenin o özgürlüğü olmalı elbette. Ama yalan yanlış nedenlerle, varsayımlarla, vehimlerle değil.
Buyurun, sollayın Erdoğan'ı. Hızlı değişimcilikte, yürekli atılımcılıkta, halka yakınlıkta, üçkâğıtçılığa direnmede, Batı haksızlığına dur demede.
Sollayın da, "Vay be, birden fazla lider çıkıyormuş bizim memleketten" diye sevinelim.
Hasan Bülent Kahraman ( Sabah )
2008’den itibaren finans sektöründeki krizin faturasını çalışanlara, orta sınıflara ödetmek Amerika’da çok büyük bir öfke patlamasına, bir ‘isyan’a yol açıyordu:
Wall Street’in işgali !
Bu isyan şimdi yalnız Amerika’yla sınırlı kalmıyor, Avrupa’da krizin en çok vurduğu ülkelere de yayılıyor isyan ateşinin kıvılcımları...
Bu derin hayal kırıklığını ben de paylaşıyorum.
Piyasanın başıboş bırakılmasının neden olduğu adaletsizliklere, eşitsizliklere başkaldıran, sağlık ve eğitimdeki hakçalıktan uzak düzeni protesto eden, bu açılardan siyasetçileri kınayan ‘Wall Street işgalcileri’ni elbette selamlıyorum.
Gönlüm onlardan yana.
Ama aynı zamanda soruyorum:
Yeni dünya nasıl kurulacak ?
Hasan Cemal ( Milliyet )
Kadın milletvekillerinin pantolon giyebilmeleri görüşülürken, BDP sözcüsü bir önerge veriyor, erkeklerin Meclis’e kravatsız, kadınların da başörtülü gelmelerini istiyordu.
Diyeceksiniz şimdiye kadar neredeydiler ?
İşte siyaset bu! AKP’yi zor duruma düşürmek.
Bugün başörtülü kadınlar, yarın cübbeli, sarıklı, latalı, şalvarlı, mintanlı erkekler...
Kıyafet özgürlüğü yok mu ?
İtiraz niye ?
Sarık da, lata da, şalvar da inancın gereği olamaz mı ?
Siz, kadınlar başını örtünce sorun bitti sanıyorsunuz değil mi ?
Hasan Pulur ( Milliyet )
Buyurun, sollayın Erdoğan'ı. Hızlı değişimcilikte, yürekli atılımcılıkta, halka yakınlıkta, üçkâğıtçılığa direnmede, Batı haksızlığına dur demede.
Sollayın da, "Vay be, birden fazla lider çıkıyormuş bizim memleketten" diye sevinelim.
Hasan Bülent Kahraman ( Sabah )
2008’den itibaren finans sektöründeki krizin faturasını çalışanlara, orta sınıflara ödetmek Amerika’da çok büyük bir öfke patlamasına, bir ‘isyan’a yol açıyordu:
Wall Street’in işgali !
Bu isyan şimdi yalnız Amerika’yla sınırlı kalmıyor, Avrupa’da krizin en çok vurduğu ülkelere de yayılıyor isyan ateşinin kıvılcımları...
Bu derin hayal kırıklığını ben de paylaşıyorum.
Piyasanın başıboş bırakılmasının neden olduğu adaletsizliklere, eşitsizliklere başkaldıran, sağlık ve eğitimdeki hakçalıktan uzak düzeni protesto eden, bu açılardan siyasetçileri kınayan ‘Wall Street işgalcileri’ni elbette selamlıyorum.
Gönlüm onlardan yana.
Ama aynı zamanda soruyorum:
Yeni dünya nasıl kurulacak ?
Hasan Cemal ( Milliyet )
Kadın milletvekillerinin pantolon giyebilmeleri görüşülürken, BDP sözcüsü bir önerge veriyor, erkeklerin Meclis’e kravatsız, kadınların da başörtülü gelmelerini istiyordu.
Diyeceksiniz şimdiye kadar neredeydiler ?
İşte siyaset bu! AKP’yi zor duruma düşürmek.
Bugün başörtülü kadınlar, yarın cübbeli, sarıklı, latalı, şalvarlı, mintanlı erkekler...
Kıyafet özgürlüğü yok mu ?
İtiraz niye ?
Sarık da, lata da, şalvar da inancın gereği olamaz mı ?
Siz, kadınlar başını örtünce sorun bitti sanıyorsunuz değil mi ?
Hasan Pulur ( Milliyet )
Bu ne demek? 1 asker’e karşı 1.027 kişiyi serbest bırakarak İsrail acaba barış yolunda iyi niyet ve bir nezaket mi gösteriyor, yoksa muhatabına hakaret mi ediyor?
Türlü yorumlara açık.
Kendi insanına verdiği değeri anlatmak istiyorsa başka insanlara hiç değer vermediğini de hatırlatıyor bize... Nitekim 1.027 kişiyi -bence- aşağılamıştır.
Rauf Tamer ( Posta )
Zekâ ölçüm birimi olan IQ’ya bağlı mutluluk ile iş hayatı memnuniyetsizliğinden doğan mutsuzluk arasında gidip gelen bir ahalimiz var..
IQ’ya bağlı mutlulukta Avrupa beşincisiyiz.. İş hayatına bağlı mutsuzlukta ise dünya sekizincisi..
Demek ki “git gel” bir kafa yapımız var..
Hâlimiz böyleyken beynimizin kıvrımlarına parmak sokup “Senin mesaini sabahın altısında başlatacağım..” demek milleti şokolok eder..
Ahalimiz sağduyuludur ( ! ) ama ne yaptığını ne yapacağını kendisinin de bilmediği bir sağduyudur bu..
Ömrü boyu oy vermediği adamı bunayıp, parti icra kurulunda “Karım öldü. Benden saklıyorsunuz..” diye ağlama kıvamına geldikten sonra seçer mesela..
Yahut ecdadını belleyecekse onun peşine düşer..
O sebepten çalışma hayatını fazla kurcalayıp, icat çıkarmayalım derim.
IQ’ya bağlı mutlulukta Avrupa beşincisiyiz.. İş hayatına bağlı mutsuzlukta ise dünya sekizincisi..
Demek ki “git gel” bir kafa yapımız var..
Hâlimiz böyleyken beynimizin kıvrımlarına parmak sokup “Senin mesaini sabahın altısında başlatacağım..” demek milleti şokolok eder..
Ahalimiz sağduyuludur ( ! ) ama ne yaptığını ne yapacağını kendisinin de bilmediği bir sağduyudur bu..
Ömrü boyu oy vermediği adamı bunayıp, parti icra kurulunda “Karım öldü. Benden saklıyorsunuz..” diye ağlama kıvamına geldikten sonra seçer mesela..
Yahut ecdadını belleyecekse onun peşine düşer..
O sebepten çalışma hayatını fazla kurcalayıp, icat çıkarmayalım derim.
Selahattin Duman ( Vatan )
15 Ekim 2011 Cumartesi
EŞCiNSEL MUTLULUK
Eşcinsel olduğu için 2008 yılında babası tarafından öldürülen Ahmet Yıldız’ın hikâyesinden esinlenilerek çekilen ‘Zenne’ filminde katil baba rolündeki Ünal Silver, kendi kızının da eşcinsel olduğunu açıklayarak Altın Portakal’a damga vurdu.
Kızının mutluluğundan mutluluk duyduğunu açıklayan baba, “Adam öldürdüm deseydi mutsuz olurdum” diye konuştu.
GELİN ALMAYA GİDECEK
Köln’de yaşayan pedagog kızı Şefika Natalie Gümüş’ün Alman sevgilisiyle evleneceğini ve önümüzdeki günlerde düğününe gideceğini söyleyen 'Kuzey Güney' dizisinin de oyuncularından olan Ünal Silver, kızının eşcinselliğiye ilgili şunları söyledi:
Köln’de yaşayan pedagog kızı Şefika Natalie Gümüş’ün Alman sevgilisiyle evleneceğini ve önümüzdeki günlerde düğününe gideceğini söyleyen 'Kuzey Güney' dizisinin de oyuncularından olan Ünal Silver, kızının eşcinselliğiye ilgili şunları söyledi:
“Açıklamalarım niye bu kadar dikkat çekiyor anlamıyorum. Kızım gelip eşcinsel olduğunu söylediğinde hiçbir tepki göstermedim. Çünkü benim için önemli olan kızımın mutluluğudur. Gelip de bana 'Bir adam öldürdüm ya da çok mutsuzum” deseydi o zaman tepki gösterir ve üzülürdüm. Hepimiz mutluluğun peşinde koşmuyor muyuz? Kızım bu şekilde mutluysa bana onu desteklemek düşer. Yakında evlenecekler. Ben de düğünlerinde olacağım. Kızımın eşcinsel olduğunu açıklamam sansasyonel olmamalı. Zenne filminin ne anlatmak istediğini sanırım en iyi anlayanlardan biriyimdir. Zenne kızıma armağanım olsun.”
HaberTurk Magazin
Siz nereden cıktınız Allah askına ! Aile kurumu edep haya var yahu. Düsünceye bak mutlu olmuş. Bu sekil bir yasantıyı normalmis gibi nasıl benimsersiniz havsalam almıyor.
7 Ekim 2011 Cuma
Steve Jobs 1955-2011
İnsanlık tarihini degistiren üc elmanın birinin sahibiydi;
Adem ( A.S ) 'in elması
Newton ' un elması
Apple ' ın elması
Adem ( A.S ) 'in elması
Newton ' un elması
Apple ' ın elması
1 Ekim 2011 Cumartesi
Vecihi Hürkuş Havalimanı
Asagıdaki haberi okudunuz veya okuyun. Ben bu haberi sevdim. Bir sekilde Vecihi Hürkuş u yaşatmak lazım..
Hürkuş 2012 de havada
Ben istanbul icin yapılacak 3. havaalanının adının Vecihi Hürkuş olmasını destekleyenlerdenim. Ve öyle olmasını da istiyorum.
Hürkuş 2012 de havada
Ben istanbul icin yapılacak 3. havaalanının adının Vecihi Hürkuş olmasını destekleyenlerdenim. Ve öyle olmasını da istiyorum.
24 Eylül 2011 Cumartesi
OSCAR WILDE ' ın Mutlu Prens öykülerinden
Yoksul öğrenci profesörün kızına gönlünü kaptırdığından beri tek istediği onunla baloya gitmek olmuş.. kız davetini kırmızı bir gül karşılığında kabul ettiğinde dünyalar onun olmuş ancak sevinci yerini kırmızı bir gülü elde etmenin çaresizliği ile yer değiştirmiş..
öğrenci odasının penceresinde çaresiz sesiyle konuşurken onu duyan bülbül bu sesi tanımıştır.. gerçek aşkın sesi karşısında tüm bedellerin ödenmesi gerektiğine inanan bülbül; küçücük bedeniyle öğrencinin penceresinde şakımaya başlayarak bu umutsuzluğa çare bulacağına dair sözünü vermiş..
bahçedeki tüm güllerin arasında en tatlı sesini kullanarak dolaşan bülbül; kırmızı bir gül için herşeyini feda etmeye hazır olduğuna inandırmış onları.. bu inançlı sese karşılık veren gül bülbülün ölüm fermanını çıkardığını bildiği sesiyle ; bütün gece en güzel aşk şarkılarını dikenlerinden biri göğsüne batmış şekilde söylemeyi başarabilirse sabaha kan kırmızı bir gülün öğrencinin elinde olacağını söylemiş ona..
bülbül aşkı üstün tuttuğu bedenine bunu yapmayı kabullenmiş.. ay ışığında tüm gece en güzel aşk şarkılarını söylemiş.. kalbinin en derinlerinden gelen bu şarkılarla gittikçe kanı çekilmiş bedeninden..
sabah uyandığında öğrenci; pencerede güzel kıza götürebileceği kan kırmızı bir gül bulmuş.. heyecanla koşmuş profesörün evine.. kapıyı açan güzel kıza elleri titreye titreye gülü uzatmış... ve eklemiş; "sana bir kırmızı gül getirebilirsem benimle baloya gelebileceğini söylemiştin" , diye.. "evet" , demiş kız "öyle demiştim" , bilmiş bilmiş.. "ancak şimdi baloya başkasıyla gitmem için kıymetli bir hediye aldım.. herkes bilir ki mücevherler güllerden daha değerlidir"..
öğrenci elindeki gülü fırlatmış sokağın ortasına.. evine doğru atmış adımlarını koşma hızında.. ve aklında "aşk ne saçma şeymiş"
aynı zamanlarda sokaktan geçen at arabası çiğneyip geçmiş gülü.. sokağa ılık bir kan yayılmış....
öğrenci odasının penceresinde çaresiz sesiyle konuşurken onu duyan bülbül bu sesi tanımıştır.. gerçek aşkın sesi karşısında tüm bedellerin ödenmesi gerektiğine inanan bülbül; küçücük bedeniyle öğrencinin penceresinde şakımaya başlayarak bu umutsuzluğa çare bulacağına dair sözünü vermiş..
bahçedeki tüm güllerin arasında en tatlı sesini kullanarak dolaşan bülbül; kırmızı bir gül için herşeyini feda etmeye hazır olduğuna inandırmış onları.. bu inançlı sese karşılık veren gül bülbülün ölüm fermanını çıkardığını bildiği sesiyle ; bütün gece en güzel aşk şarkılarını dikenlerinden biri göğsüne batmış şekilde söylemeyi başarabilirse sabaha kan kırmızı bir gülün öğrencinin elinde olacağını söylemiş ona..
bülbül aşkı üstün tuttuğu bedenine bunu yapmayı kabullenmiş.. ay ışığında tüm gece en güzel aşk şarkılarını söylemiş.. kalbinin en derinlerinden gelen bu şarkılarla gittikçe kanı çekilmiş bedeninden..
sabah uyandığında öğrenci; pencerede güzel kıza götürebileceği kan kırmızı bir gül bulmuş.. heyecanla koşmuş profesörün evine.. kapıyı açan güzel kıza elleri titreye titreye gülü uzatmış... ve eklemiş; "sana bir kırmızı gül getirebilirsem benimle baloya gelebileceğini söylemiştin" , diye.. "evet" , demiş kız "öyle demiştim" , bilmiş bilmiş.. "ancak şimdi baloya başkasıyla gitmem için kıymetli bir hediye aldım.. herkes bilir ki mücevherler güllerden daha değerlidir"..
öğrenci elindeki gülü fırlatmış sokağın ortasına.. evine doğru atmış adımlarını koşma hızında.. ve aklında "aşk ne saçma şeymiş"
aynı zamanlarda sokaktan geçen at arabası çiğneyip geçmiş gülü.. sokağa ılık bir kan yayılmış....
22 Eylül 2011 Perşembe
2011 OSCAR TÜRKiYE ADAYI
Ekim'in ilk haftasında belirlenecek filmi Amerikan Film Akademisi'ne bildirilecek olan Türk filmi meslek örgütleri ve derneklerin atadığı temsilciler, Selim Demirdelen'in 'Kavşak', Orhan Oğuz'un 'Hayde Bre', Derviş Zaim'in 'Gölgeler ve Suretler', Handan İpekçi'nin 'Çınar Ağacı', Nuri Bilge Ceylan'ın 'Bir Zamanlar Anadolu'da', Seyfi Teoman'ın 'Bizim Büyük Çaresizliğimiz' ve Seren Yüce'nin 'Çoğunluk' isimli yapıtlarından birini Türkiye adına 'En İyi Yabancı Film Oscarı'na aday adayı olarak seçecek.
Basından...
Neden hep halkın büyük bir cogunlugunun bilmedigi filmler seciliyor bu tarz işlere anlayabilmis degilim. Neden vizyon filmleri bu işe dahil edilmez.
Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes dan sürekli ödül alması gibi garip olaylar bunlar...
14 Eylül 2011 Çarşamba
KURU AKIL
Bir bedevi, devesine iki dolu çuval yüklemiş, birisi onu lafa tuttu. Vatanından sorup konuşturdu ve o suallerle bir hayli inciler deldi. Sonra dedi ki: “ o iki çuvalda ne dolu? Doğruca söyle!” Bedevi “ bir tanesinde buğday var. Öbürü kum, yiyecek bir şey değil1” dedi. Adam “ neden bu kumu doldurdun” diye sordu.
Bedevi cevap verdi: “ O çuval boş kalmasın diye”. Adam; “ Akıllılık edip buğdayın yarısını bu çuvala, yarısını da öbür çuvala koy. Bu suretle hem çuvallar hafifler, hem devenin yükü “ dedi. Bedevi bu fikri pek beğenip “ Ey akıllı ve hür hakim, böyle bir ince fikir, böyle bir güzel rey sahibi olduğun halde neden böyle çırçıplaksın, yaya yürüyor, yoruluyorsun?” Dedi. O iyi kalpli bedevi, hakime acıdı, onu deveye bindirmek istedi. Tekrar “ Ey güzel sözlü hakim, birazcık halinden bahset. Böyle bir akılla, böyle bir kifayetle sen ya vezirsin ya padişah. Doğru söyle!” dedi. Hakim dedi ki: “ İkisi de değilim, halktan bir adamım. Halime elbiseme baksana!” bedevi “ Kaç deven, kaç öküzün var?” diye sordu.
Hakim cevap verdi: “ Uzun etme. Ne ona malikim, ne buna!” Bedevi, “ peki, bari dükkanındaki mal ne, onu söyle!” dedi. Hakim dedi ki “ Benim dükkanım nerede, yerim yurdum nerede? Bedevi, öyleyse paranı sorayım: sen yapayalnız gidiyorsun, hoş nasihatlar da bulunuyorsun, ne kadar paran var?
Alemdeki bakırları altın yapacak kimya senin elinde, akıl ve bilgi incilerin tümen, tümen dedi!” dedi. Hakim, “ Ey Arabın iftiharı, vallahi para şöyle dursun, bir gecelik yiyecek alacak mangırım bile yok. Yalınayak başı kabak koşup duruyorum. Kim, bir dilim ekmek verirse oraya gidiyorum. Bu kadar hikmet, fazilet ve hünerden ancak hayal ve baş ağrısı elde ettim” deyince; Arap dedi ki : “ yürü, yanımdan uzaklaş. Senin nuhusetin benim başıma da çökmesin. O şom hikmetini benden uzaklaştır. Sözün zamane halkına şom. Ya sen o yana git, ben bu yana gideyim. Yahut sen önden yürü, ben arkadan yürüyeyim. Bir çuvalımda buğday, öbüründe kum olması, senin hikmetinden daha iyi be hayırsız! Benim ahmaklığım, çok mübarek bir ahmaklık. Gönlümde azığım var, canım pehrizkar!”
Sen de şekavetin azalmasını istiyorsan çalış, sendeki hikmet azalsın. Tabiattan doğan, hayalden meydana gelen hikmet, Allah nurunun feyzinden nasipsiz bir hikmettir. Dünya hikmeti, zannı, şüpheyi attırır, din hikmetiyse insanı feleğin üstüne çıkarır. Ahir zamanın adi ukalası, kendileri evvelce gelenlerden üstün görürler. Hileler öğrenip ciğerler yakmışlar, hileler, düzenler bellemişlerdir. Asıl sermaye iksiri olan sabrı, ihsanı, cömertliğiyle vermişlerdir.
Fikir ona derler ki bir yol açsın. Yol ona derler ki önüne bir padişah çıkagelsin. Padişah ona derler ki kendiliğinden padişah olsun; hazinelerle, askerlerle değil. Zira kendiliğinden padişah olursa padişahlığı, Ahmet’in pak dininin yüceliği gibi ebedidir.
Mesnevi'den...
5 Eylül 2011 Pazartesi
iBN ARABi
bir meczup, köy meydanına gelir; çevrede dolaşmakta olan kalabalığa,
"ey ahali, ben peygamberim!" der.
kimse onu ciddiye almaz. garip kılığına, deli gözlerine bakıp gülerler.
meczup kendinden çok emindir.
"ey ahali, ben peygamberim! eğer bana inanmıyorsunuz, şu arkamdaki duvar dile gelsin ve size benim peygamber olduğumu söylesin." der.
yine kimse bu meczubu ciddiye almaz fakat birden duvar dile gelir ve şöyle der;
"yalan! bu adam peygamber falan değil.
PS : bir rivayete göre İbn Arabi ye ait olan bir hikaye ( Eksi Sözlükten )
"ey ahali, ben peygamberim!" der.
kimse onu ciddiye almaz. garip kılığına, deli gözlerine bakıp gülerler.
meczup kendinden çok emindir.
"ey ahali, ben peygamberim! eğer bana inanmıyorsunuz, şu arkamdaki duvar dile gelsin ve size benim peygamber olduğumu söylesin." der.
yine kimse bu meczubu ciddiye almaz fakat birden duvar dile gelir ve şöyle der;
"yalan! bu adam peygamber falan değil.
PS : bir rivayete göre İbn Arabi ye ait olan bir hikaye ( Eksi Sözlükten )
25 Ağustos 2011 Perşembe
STEVE JOBS
Amerikan elektronik devi Apple'ın kurucusu Steve Jobs, CEO'luk görevinden ayrıldı. 24/08/2011
Efsane CEO dan gecmisten gelen bir hikaye ;
Kendi kurduğunuz bir şirketten nasıl kovulabilirsiniz? Şöyle: Apple büyük bir şirket haline geldiği için biz de şirketi benimle birlikte yönetebilicek, yetenekli olduğuna inandığım birini işe aldık ve ilk sene işler iyi gitti. Fakat daha sonra, geleceğe yönelik görüşlerimiz farklılık göstermeye başladı ve bir noktada koptu. Bu noktada yönetim kurulumuz onun tarafında yer aldı. Sonuçta 30 yaşında dışarıda kalmıştım. Hem de herkesin gözü önünde. Hayatımın odak noktası olan şey bir anda yokolmuştu, bu büyük bir yıkımdı.
Birkaç ay ne yapacağımı bilemedim. Bir önceki girişimci nesli yüz üstü bırakmış, rütbe tam bana teslim edilirken onu elimden düşürmüş gibi hissetmiştim. Dave Packard ve Bob Noyce’dan bu başarısızlığım için özür diledim. Fazla göz önünde olan bir başarısızlık sembolü olmuştum ve vadiden kaçmayı bile düşündüm. Fakat içimde bir şeyler uyanmaya başladı, yaptığım işi hala sevdiğimi farkettim. Apple’da olanlar bunu en ufak şekilde değiştirememişti. Dışlanmıştım ama hala aşıktım. Ve yeniden başlamaya karar verdim.
O zaman farkına varmamıştım ama Apple’dan kovulmak başıma gelebilecek en iyi şey olmuştu. Başarılı olmanın ağırlığı yeniden başlamanın hafifliğiyle yer değiştirmişti, hiçbir şey hakkında eskisi kadar emin değildim. Hayatımın en yaratıcı dönemine girmek üzere özgürleşmiştim.
Sonraki beş sene NeXT adında bir şirket kurdum, Pixar adında başka bir şirket, ve eşim olacak inanılmaz kadına aşık olmuştum. Pixar’da dünyanın ilk bilgisayar animasyon filmi Toy Story‘yi yarattık ve şu an dünyanın en başarılı animasyon stüdyosuyuz. İnanılmaz olaylar zincirinden sonra, Apple NeXT’i satın aldı, ben Apple’a döndüm ve Apple’ın yenilenmesinin kalbinde NeXT’te geliştirdiğimiz teknoloji yatıyor. Ve Laurence ile harika bir aile kurduk.
Apple’dan kovulmamış olsaydım bunların hiçbirinin olmayacağından son derece eminim. Tadı çok kötü bir ilaçtı, ama sanırım hastanın da buna ihtiyacı vardı.
Bazen hayat kafanıza bir tuğlayla vurur. Sakın inancınızı kaybetmeyin.
Devam etmeme sebep olan şeyin yaptığım işe olan aşkım olduğuna ikna olmuş durumdayım. Neyi sevdiğinizi bulmanız gerek. Ve bu aşklarınız için geçerli olduğu gibi işiniz için de geçerlidir. İşiniz hayatınızın büyük bir kısmını kaplayacak ve gerçek anlamda tatmin olmanın tek yolu harika bir iş olduğuna inandığınız şeyi yapmanızdır. Ve harika bir iş yapmanın tek yolu ise yaptığınızı sevmenizden geçer. Henüz bulamadıysanız, aramaya devam edin.
Durulmayın. Tüm gönül meseleleri gibi, onu bulduğunuz zaman anlayacaksınız. Ve her büyük ilişki gibi, seneler geçtikçe daha da güzelleşecek. Yani bulana kadar devam edin. Yılmayın.
24 Ağustos 2011 Çarşamba
TARAFSIZ TTF
Su play off hadisesini biliyorsunuz degil mi ? Sizce sadece futbol olarak kücük ülkelerin uyguladıgı bu sistemin ülkemize enjekte edilmesi neden acaba ?
Fenerbahce ve Besiktas ın muhtemelen eksi puan ile baslayacagı yeni sezonda bu iki takımı sampiyonluk potasında tutmak icin böyle bir sistem uygulamaya konmustur. Aynı zaman da yayıncı kurulusu da zarara sokmamak icin bu iş gerceklesecektir. Muhtemel bir eksi baslama olayında sampiyonluk cok zorlasacaktır. Ama play off olursa ucundan basından zor bela play off a kalmayı basaracaklardır.
Türkiye futbol federasyonu küme düsürme olayına girmeyecektir. Cünkü baskanı sayesinde Fenerbahce'yi ve bu sisteme - Play Off - destek veren Demirören sayesinde Besiktas korunmaktadır.
Bir de acıklamalara dikkat edin ; bu sene deneme olmazsa seneye kaldırırız diyorlar. Hadi canım sende biz de yedik !
Yap hazırlıgını adam gibi seneye basla. Ama yok bu sene olmalı. Çünkü bu sene bu iki takımı kurtaracaklar...
Bu yazdıklarımı bana yedirmeleri dilegiyle.
Fenerbahce ve Besiktas ın muhtemelen eksi puan ile baslayacagı yeni sezonda bu iki takımı sampiyonluk potasında tutmak icin böyle bir sistem uygulamaya konmustur. Aynı zaman da yayıncı kurulusu da zarara sokmamak icin bu iş gerceklesecektir. Muhtemel bir eksi baslama olayında sampiyonluk cok zorlasacaktır. Ama play off olursa ucundan basından zor bela play off a kalmayı basaracaklardır.
Türkiye futbol federasyonu küme düsürme olayına girmeyecektir. Cünkü baskanı sayesinde Fenerbahce'yi ve bu sisteme - Play Off - destek veren Demirören sayesinde Besiktas korunmaktadır.
Bir de acıklamalara dikkat edin ; bu sene deneme olmazsa seneye kaldırırız diyorlar. Hadi canım sende biz de yedik !
Yap hazırlıgını adam gibi seneye basla. Ama yok bu sene olmalı. Çünkü bu sene bu iki takımı kurtaracaklar...
Bu yazdıklarımı bana yedirmeleri dilegiyle.
KADIN OLMAK
" Kadın olmak masallarda bile zor iş. Ya yedi tane minicik adamla yasarsın ya kurbaga öpersin. Ya en sevdigin meyveden zehirlenirsin ya kuleye kapatılırsın. Ya saclarını elin adamı tırmansın diye uzatırsın ya gece 12 de külkedisine dönersin elbiselerin yırtılır. Ve en kötüsü bazen seni sadece ayak numarasından tanıyan bir salaga asık olursun. "
Sahi kadın olmak zor iş mi ?
Ali Saydam ın 24/08/2011 tarihli köse yazısından alıntıdır.
Sahi kadın olmak zor iş mi ?
Ali Saydam ın 24/08/2011 tarihli köse yazısından alıntıdır.
MEY ZiYADE
( Halil Cibran'a yazılmıs bir mektup )
- Sana karşı taşmalarım - ne demek bu ? Bütün bunlarla ne demek istediğimi gerçekten bilmiyorum. Ama senin sevdiğim olduğunu ve sevgiye saygı duyduğumu biliyorum. Şunu tamamen bilerek söylüyorum ki, aşk en azından büyüktür. Aşkın eşlik ettiği yoksulluk ve sıkıntılar sevgisiz zenginlikten çok daha iyidir.
Bu düşünceleri sana itiraf etmeye nasıl cesaret edebiliyorum ? Böyle yaparak onları yitiriyorum... yine de bunu yapmaya cesaret ediyorum. Tanrı'ya şükürler olsun ki bunları söylemeyip yazıyorum, çünkü şu anda burada olsan, hemen geri çekilip uzunca bir süre senden kaçarım ve söylediklerimi unutuncaya kadar da beni görmene izin vermem. ...
Güneş ufukta kayboldu, harika şekilli güzel bulutların arasından parlak tek bir yıldız belirdi, Venüs, Aşk Tanrıçası. Bu yıldızda bizim gibi aşk ve arzuyla dolu insanlar mı oturur acaba ? Acaba Venüs de benim gibimi ve kendi Cibran'ı mı var -kendi uzakta ama aslında çok yakında olan güzel varlık-
ve acaba o da şu anda, ufukta titreyen alacakaranlıkta, alacakaranlığı karanlığın izleyeceğini ve karanlığı ışığın izleyeceğini ve günü gecenin izleyeceğini ve geceyi günün izleyeceğini ve sevdiğini görmeden önce bunun defalarca tekrarlanacağını bilerek ona mektup mu yazıyor?
Ve böylece alacakaranlığın ve gecenin bütün yanlızlığı hiç sezdirmeden ona yanaşıyor. O zaman o anda elindeki kalemi alacak ve karanlıktan, bir adın kalkanına sığınacak: Cibran
Mey Ziyade
- Sana karşı taşmalarım - ne demek bu ? Bütün bunlarla ne demek istediğimi gerçekten bilmiyorum. Ama senin sevdiğim olduğunu ve sevgiye saygı duyduğumu biliyorum. Şunu tamamen bilerek söylüyorum ki, aşk en azından büyüktür. Aşkın eşlik ettiği yoksulluk ve sıkıntılar sevgisiz zenginlikten çok daha iyidir.
Bu düşünceleri sana itiraf etmeye nasıl cesaret edebiliyorum ? Böyle yaparak onları yitiriyorum... yine de bunu yapmaya cesaret ediyorum. Tanrı'ya şükürler olsun ki bunları söylemeyip yazıyorum, çünkü şu anda burada olsan, hemen geri çekilip uzunca bir süre senden kaçarım ve söylediklerimi unutuncaya kadar da beni görmene izin vermem. ...
Güneş ufukta kayboldu, harika şekilli güzel bulutların arasından parlak tek bir yıldız belirdi, Venüs, Aşk Tanrıçası. Bu yıldızda bizim gibi aşk ve arzuyla dolu insanlar mı oturur acaba ? Acaba Venüs de benim gibimi ve kendi Cibran'ı mı var -kendi uzakta ama aslında çok yakında olan güzel varlık-
ve acaba o da şu anda, ufukta titreyen alacakaranlıkta, alacakaranlığı karanlığın izleyeceğini ve karanlığı ışığın izleyeceğini ve günü gecenin izleyeceğini ve geceyi günün izleyeceğini ve sevdiğini görmeden önce bunun defalarca tekrarlanacağını bilerek ona mektup mu yazıyor?
Ve böylece alacakaranlığın ve gecenin bütün yanlızlığı hiç sezdirmeden ona yanaşıyor. O zaman o anda elindeki kalemi alacak ve karanlıktan, bir adın kalkanına sığınacak: Cibran
Mey Ziyade
13 Ağustos 2011 Cumartesi
CAN YüCEL 12 Ağustos 1999
hayatta ben en çok babamı sevdim.
karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
çarpı bacaklarıyla- ha düştü, ha düşecek...
nasıl koşarsa ardından bir devin,
o çapkın babamı ben öyle sevdim.
bilmezdi ki oturduğumuz semti,
geldi mi de gidici hep, hepp acele işi!..
çağın en güzel gözlü maarif müfettişi,
atlastan bakardım nereye gitti,
öyle öyle ezber ettim gurbeti.
sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40'ı geçerse ateş, çağ'rırlar istanbul'a.
bir helallaşmak ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
en son teştifine çıkana değin
koştururken ardından o uçmaktaki devin.
daha başka tür aşklar; geniş sevdalar için
açıldı nefesim, fikrim, canevim.
hayatta ben en çok babamı sevdim.
karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
çarpı bacaklarıyla- ha düştü, ha düşecek...
nasıl koşarsa ardından bir devin,
o çapkın babamı ben öyle sevdim.
bilmezdi ki oturduğumuz semti,
geldi mi de gidici hep, hepp acele işi!..
çağın en güzel gözlü maarif müfettişi,
atlastan bakardım nereye gitti,
öyle öyle ezber ettim gurbeti.
sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40'ı geçerse ateş, çağ'rırlar istanbul'a.
bir helallaşmak ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
en son teştifine çıkana değin
koştururken ardından o uçmaktaki devin.
daha başka tür aşklar; geniş sevdalar için
açıldı nefesim, fikrim, canevim.
hayatta ben en çok babamı sevdim.
12 Ağustos 2011 Cuma
WiLLiAM BLAKE 12 Agustos 1827
asla uğraşma aşkını anlatmaya,
aşk varolur yalnızca dile gelmeden;
nasıl hareket ederse soylu rüzgar
sessizce, görünmeden.
anlattım aşkımı, anlattım aşkımı,
anlattım ona tüm yüreğimdekileri;
titreyerek dehşetli korkularla, buz gibi,
ah! yanımdan ayrıldı.
uzaklaştıktan az sonra benden,
bir gezgin onu elde etti,
sessizce, görünmeden:
ah, bu inkar edilmezdi.
aşk varolur yalnızca dile gelmeden;
nasıl hareket ederse soylu rüzgar
sessizce, görünmeden.
anlattım aşkımı, anlattım aşkımı,
anlattım ona tüm yüreğimdekileri;
titreyerek dehşetli korkularla, buz gibi,
ah! yanımdan ayrıldı.
uzaklaştıktan az sonra benden,
bir gezgin onu elde etti,
sessizce, görünmeden:
ah, bu inkar edilmezdi.
6 Ağustos 2011 Cumartesi
KONUŞ BENiMLE
Bir gün, bir adam ellerini açıp yalvardı:
"Allahım! Konuş benimle !"
Tam o sırada bir çayırkuşu adamın bahçesinde en son şarkısını söylüyordu. Ama adam çayır kuşuna hiç kulak vermedi ve yakarmaya devam etti:
"Allahım! Benimle konuş!"
Az sonra hava aniden kapandı, gökgürültüsü ve şimşekle birlikte kuvvetli bir yağmur başladı. Fakat adam bunlara hiç aldırış etmedi, yakarmaya devam etti:
"Allahım! Seni görmeme izin ver !"
O böyle yalvarırken, sağanak yağmur sona ermiş ve güneş bütün ihtişamıyla ışıklarını adamın evine kadar taşımaya başlamıştı. Fakat adam bu manzaraya aldırış bile etmedi. Her gün gördüğü birşey değilmiydi bu ?
Yalvarmaya devam etti adam:
"Bana bir mucize göster Allahım !"
Böyle yalvarırken, yakınlardaki evlerden birinden yeni doğmuş bir bebeğin ağlayışları geliyordu kulağına
ama o bunu da farketmedi. Üzüntüsünden ağladı, ağladı...
" Cevap ver bana Allahım ! Burada olduğunu bilmemi sağla !"
Tam o an, bir kelebek gelip adamın koluna konmuştu. Ama görmemekte, duymamakta ve bilmemekte ısrar eden adam öbür eliyle kelebeği iteleyip kovdu. Sonra da:
"Allahım !" Neden, neden bana bir cevap vermiyorsun ? "
diye ağlayıp, yakınmaya devam etti...
Ravindre K.
"Allahım! Konuş benimle !"
Tam o sırada bir çayırkuşu adamın bahçesinde en son şarkısını söylüyordu. Ama adam çayır kuşuna hiç kulak vermedi ve yakarmaya devam etti:
"Allahım! Benimle konuş!"
Az sonra hava aniden kapandı, gökgürültüsü ve şimşekle birlikte kuvvetli bir yağmur başladı. Fakat adam bunlara hiç aldırış etmedi, yakarmaya devam etti:
"Allahım! Seni görmeme izin ver !"
O böyle yalvarırken, sağanak yağmur sona ermiş ve güneş bütün ihtişamıyla ışıklarını adamın evine kadar taşımaya başlamıştı. Fakat adam bu manzaraya aldırış bile etmedi. Her gün gördüğü birşey değilmiydi bu ?
Yalvarmaya devam etti adam:
"Bana bir mucize göster Allahım !"
Böyle yalvarırken, yakınlardaki evlerden birinden yeni doğmuş bir bebeğin ağlayışları geliyordu kulağına
ama o bunu da farketmedi. Üzüntüsünden ağladı, ağladı...
" Cevap ver bana Allahım ! Burada olduğunu bilmemi sağla !"
Tam o an, bir kelebek gelip adamın koluna konmuştu. Ama görmemekte, duymamakta ve bilmemekte ısrar eden adam öbür eliyle kelebeği iteleyip kovdu. Sonra da:
"Allahım !" Neden, neden bana bir cevap vermiyorsun ? "
diye ağlayıp, yakınmaya devam etti...
Ravindre K.
30 Temmuz 2011 Cumartesi
TC KiMLiK NO
TC Kimlik Numarasını, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilmiş 11 rakamdan oluşan kişiye özgü bir sayıdır.
Üzerinde basit bir pariteyle hata bulma özelliği bulunmaktadır; ilk 10 rakamın toplamının birler basamağı, 11. rakamı vermekte.
Ayrıca; 1, 3, 5, 7 ve 9. rakamın toplamının 7 katı ile 2, 4, 6 ve 8. rakamın toplamının 9 katının toplamının birler basamağı 10. rakamı; 1, 3, 5, 7 ve 9. rakamın toplamının 8 katının birler basamağı 11. rakamı vermektedir.
Deneyin bence...
Üzerinde basit bir pariteyle hata bulma özelliği bulunmaktadır; ilk 10 rakamın toplamının birler basamağı, 11. rakamı vermekte.
Ayrıca; 1, 3, 5, 7 ve 9. rakamın toplamının 7 katı ile 2, 4, 6 ve 8. rakamın toplamının 9 katının toplamının birler basamağı 10. rakamı; 1, 3, 5, 7 ve 9. rakamın toplamının 8 katının birler basamağı 11. rakamı vermektedir.
Deneyin bence...
18 Temmuz 2011 Pazartesi
CHARLES BUKOWSKi
Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi. İyi işleri olan sinek kaydı traşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık adamları. İlgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar.
Adi kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz kadınlardan. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem, ahlak sevmem, din sevmem, kural sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam
24 Haziran 2011 Cuma
AFORiZMALAR
Yürüyenlerle birlikte yürümeyi yeğlerim,durup yürüyenlerin geçişini seyretmeyi değil.
Esin daima şarkı söyler;asla açıklamaya çalışmaz.
Eğer ağzın yemekle doluysa nasıl şarkı söyleyebilirsin ?
Ve eğer elin altınla yüklüyse,şükretmek için nasıl kaldırabilirsin ?
Güneşe arkanı dönersen,ancak kendi gölgeni görürsün.
Ben onlara güneşi gösterim,Aptallar parmağıma baktılar.
Yüreğin bir volkansa eğer,avuçlarında çiçekler açmasını nasıl umabilirsin?
Bana "seni anlamıyorum" demen,haketmediğim bir övgü, haketmediğin bir yergidir.
Yanlışlarımızı doğrularımızdan daha büyük bir coşkuyla savunmamız ne gariptir!
Suskunluğu gevezeden,hoşgörüyü hoşgörüsüzden ve kibarlığı kaba olandan öğrendim.
Ne garip ki, tüm bu öğretmenlerime karşı oldukça nankörüm.
Her insan iki insandır;biri karanlıkta uyanık,diğeri ise aydınlıkta uykudadır.
Düzenbazlık bazen başarılı olur,ama her zaman kendini öldürür.
Diğer yanımla hiç bir zaman tam bir uyum içinde olamadım.
Görünen o ki maddenin özü aramızda uzanmakta.
Bir gerçek her zaman bilinmek,ama ara sıra söylenmek içindir.
Eğer sırrını rüzgara açarsan,sırrını ağaçlara söyledi diye rüzgarı suçlayamazsın.
En acınacak kişi, düşlerini altın ve gümüşe dönüştürmüş olandır.
Halil Cibran
Esin daima şarkı söyler;asla açıklamaya çalışmaz.
Eğer ağzın yemekle doluysa nasıl şarkı söyleyebilirsin ?
Ve eğer elin altınla yüklüyse,şükretmek için nasıl kaldırabilirsin ?
Güneşe arkanı dönersen,ancak kendi gölgeni görürsün.
Ben onlara güneşi gösterim,Aptallar parmağıma baktılar.
Yüreğin bir volkansa eğer,avuçlarında çiçekler açmasını nasıl umabilirsin?
Bana "seni anlamıyorum" demen,haketmediğim bir övgü, haketmediğin bir yergidir.
Yanlışlarımızı doğrularımızdan daha büyük bir coşkuyla savunmamız ne gariptir!
Suskunluğu gevezeden,hoşgörüyü hoşgörüsüzden ve kibarlığı kaba olandan öğrendim.
Ne garip ki, tüm bu öğretmenlerime karşı oldukça nankörüm.
Her insan iki insandır;biri karanlıkta uyanık,diğeri ise aydınlıkta uykudadır.
Düzenbazlık bazen başarılı olur,ama her zaman kendini öldürür.
Diğer yanımla hiç bir zaman tam bir uyum içinde olamadım.
Görünen o ki maddenin özü aramızda uzanmakta.
Bir gerçek her zaman bilinmek,ama ara sıra söylenmek içindir.
Eğer sırrını rüzgara açarsan,sırrını ağaçlara söyledi diye rüzgarı suçlayamazsın.
En acınacak kişi, düşlerini altın ve gümüşe dönüştürmüş olandır.
Halil Cibran
21 Haziran 2011 Salı
KAPAT GÖZLERiNi DEDi
Altı senede bir ugrayan kuyruklu yıldız gibisin, bir görünüp bir kaybolan...
Bir kuyruklu yıldız gibisin altı senede bir ugrayan, bir görünüp bir kaybolan...
Bir görünüp bir kaybolan, altı senede bir ugrayan kuyruklu yıldız gibisin ...
kapat gözlerini dedim,
kapattı...
istanbul 2006
Bir kuyruklu yıldız gibisin altı senede bir ugrayan, bir görünüp bir kaybolan...
Bir görünüp bir kaybolan, altı senede bir ugrayan kuyruklu yıldız gibisin ...
kapat gözlerini dedim,
kapattı...
istanbul 2006
iSTANBUL
bir kez olsun iStAnBuL'da,
seninle olmak vardı
bir kez olsun bogazda,
elini tutmak vardı
...
benim sevgililer günüm
sesini ilk duydugum gündür
yüzünü ilk gördügüm gündür
...
fakat bundan sonra
benim sevgilim iStAnBuL'dur
seninle olmak vardı
bir kez olsun bogazda,
elini tutmak vardı
...
benim sevgililer günüm
sesini ilk duydugum gündür
yüzünü ilk gördügüm gündür
...
fakat bundan sonra
benim sevgilim iStAnBuL'dur
UNUTULMUŞ BiR KALP HiKAYESi
Günes saklanıp yüzünü göstermezken,ortalık sessizlesince cekildi odasına ve düsünmeye basladı,sigarasından derin bir nefes daha cekerek...
Gece yarısıyla birlikte gelen her yeni gün, yine geceyarısı kendisini yeni bir güne devrediyordu...Ve cabuk tüketiliyordu gün,günlük hengameler icinde...
İzmir yolunda düsledigini düsündü ve sonra geride bıraktıgı kadınını derin bir duman cekerek icine... Hayatının baharında karsısına cıkan bu kadını unutamıyordu... Kadın onu terketmisti ama kalbi bunu kabul edememisti bir türlü... Ve ne yaptıysa genc kadının kalbini, kendi kalbine eskiden oldugu gibi yaklastırmayı basaramamıstı...
Cıkarsın bir dag basına yol olsan kimse gecmez
bir agac bulursun canım su olsan kimse icmez
baska ne gelir elden de
baska ne gelir elden
Genc adamın yapacak hicbirseyi kalmamıstı... Son kez sevdiginin yanına gitmis ve agzının payını almıstı...
Son sigaranın ardından bu düsünceler icinde kacıncı uykuya dalısıydı bilinmez... O gece gökkusagı üzerindeydi ve yürüyordu belli belirsiz puslu bir yüze dogru...
istanbul 2000
Gece yarısıyla birlikte gelen her yeni gün, yine geceyarısı kendisini yeni bir güne devrediyordu...Ve cabuk tüketiliyordu gün,günlük hengameler icinde...
İzmir yolunda düsledigini düsündü ve sonra geride bıraktıgı kadınını derin bir duman cekerek icine... Hayatının baharında karsısına cıkan bu kadını unutamıyordu... Kadın onu terketmisti ama kalbi bunu kabul edememisti bir türlü... Ve ne yaptıysa genc kadının kalbini, kendi kalbine eskiden oldugu gibi yaklastırmayı basaramamıstı...
Cıkarsın bir dag basına yol olsan kimse gecmez
bir agac bulursun canım su olsan kimse icmez
baska ne gelir elden de
baska ne gelir elden
Genc adamın yapacak hicbirseyi kalmamıstı... Son kez sevdiginin yanına gitmis ve agzının payını almıstı...
Son sigaranın ardından bu düsünceler icinde kacıncı uykuya dalısıydı bilinmez... O gece gökkusagı üzerindeydi ve yürüyordu belli belirsiz puslu bir yüze dogru...
istanbul 2000
YORGUNUM
yorgunum seni beklemekten
cünkü her konustugumda ve her yeni yüzde seni görüyorum
ve bir gün cıkıp gelecegini düslüyorum...
yorgunum asktan cünkü yeni gelen aska alısamıyorum
ve baslayamıyorum artık yeni bir aska...
yorgunum yoklugunun verdigi acıdan
artık seni göremeyecek olmanın verdigi umutsuzluktan
ve alısamama korkusundan...
yorgunum seninle olan gecmisimden seninle olmayan simdiden
ve seninle asla olmayacak gelecegimden...
Eylül 2005 İstanbul
cünkü her konustugumda ve her yeni yüzde seni görüyorum
ve bir gün cıkıp gelecegini düslüyorum...
yorgunum asktan cünkü yeni gelen aska alısamıyorum
ve baslayamıyorum artık yeni bir aska...
yorgunum yoklugunun verdigi acıdan
artık seni göremeyecek olmanın verdigi umutsuzluktan
ve alısamama korkusundan...
yorgunum seninle olan gecmisimden seninle olmayan simdiden
ve seninle asla olmayacak gelecegimden...
Eylül 2005 İstanbul
20 Haziran 2011 Pazartesi
THAi KADINI ( Kısa Öykü )
Eve girdigimde Porn ve kiz kardesini birlikte temizlik isini bitirmis, havlulari degistirirken buluyorum. Etrafa bir göz attiktan sonra Porn'a dönüp takiliyorum :
- bir daha evlenirsem Thai kadini alacagim ama ev islerini senin kadar iyi yapmasi lazim.
- O.K. Thai kadinlari cok iyidir, erkek ona bakarsa, erkegi icin herseyi yapar, diyor.
Gülerek yatagi isaret ediyorum:
- Baska yetenekleri de olmali tabi kii.
Elindeki kirli havlulari kardesine uzatarak bana dönüyor, gülümseyerek konusuyor:
- Thai kadini asik olunca iki gözünü acmali, evlendikten sonra da bir gözünü kapamalidir.
Cünkü erkekler kelebektir...
- bir daha evlenirsem Thai kadini alacagim ama ev islerini senin kadar iyi yapmasi lazim.
- O.K. Thai kadinlari cok iyidir, erkek ona bakarsa, erkegi icin herseyi yapar, diyor.
Gülerek yatagi isaret ediyorum:
- Baska yetenekleri de olmali tabi kii.
Elindeki kirli havlulari kardesine uzatarak bana dönüyor, gülümseyerek konusuyor:
- Thai kadini asik olunca iki gözünü acmali, evlendikten sonra da bir gözünü kapamalidir.
Cünkü erkekler kelebektir...
VECiHi HÜRKUŞ
Daha önce duymamıştım ona ait hic bir bilgiyi. Yapı Kredi yayınlarından bir kitap dahi yayınlanmış 2000 yılında ona da denk gelmemişim. Bu konuda cahil kalmışız demek. Biraz wikipedia yı okudum biraz eksi sözlüge baktım neler bulabilirim diye. Ekşi de birisi cok güzel özetlemiş Hürkuş un hayatını ;
1925 senesinde yaptığı vecihi k vi için vesika istediğinde, sertifika için bir teknik heyet kurulur, fakat uçağı uçurup deneyecek kimse olmadığı için sertifikayı alamaz ve izinsiz uçar. tabi bunun üzerine cezayı yiyince hava kuvvetlerinden istifa eder. uçağına da el konur.
1930 yılında kadıköy'de bir keresteci kiralar ve ikinci uçağı vecihi k xiv'ü yapar. bununla ankara'da ismet paşa'nın huzurunda bir gösteri yapar. buna rağmen uçağı onaylatacak kimse olmadığından buna da müsaade çıkmaz. uçağını uçurabilmek için ta çekoslovakyalardan belge almak zorunda kalır. uçağı bir süre postacılıkta kullanıldıktan sonra uçuştan men edilir.
1933'de 2 tane vecihi k xv ve vecihi k xvi isimli uçakları yapar ve vecihi sivil tayyare okulu öğrencileriyle çalışmalar yapar. bu okul da parasızlıktan ve verilen diplomaların denkliği olmadığından kapanır.
1937'de almanya'da uçak mühendisliği diploması alır. okul 2 senelik olduğu için türkiye'de diploması kabul görmez.
1947'de kanatlılar birliği diye bir dergi çıkarır. onun sonu da diğerleri gibi engellemeyle bitecektir. 1954'te hürkuş havayolları'nı kurar. türk hava yolları'nın kullanmadığı 8 tane uçağı borç harç edinir. thy'nın sefer koymadığı yerlere seferler düzenler. bazen gazete taşır. sabotajlar yapılır, yine önü kesilmek istenir. nihayetinde elinde bir uçak kalır. onu da mta için maden aramalarında kullanır.
hayatının sonlarında bu uçakların borçları ve faizleri altında iyice ezilir ve 1. dünya savaşı'nda gösterdiği kahramanlıklar dolayısıyla bağlanan maaşına da haciz konur. 1969'da da gata'da sefalet içinde ölür..
vecihi hürkuş, bütün isteği, azimine ve memlekete yaptığı hizmetlere rağmen hayatı boyunca engellenmeye çalışılmış, türkiye büyük bir zeka ve kabiliyetten yoksun bırakılmıştır. kısacası vecihi hürkuş, memleketimizin belki de en az bilinen ama en büyük ayıplarından birisi olarak tarihteki kayıtlarda yerini almıştır.
" istikbal göklerdedir " denilen bir dönemde bu kahramanımızın engellenmesi elbette üzerinde düsünülmesi gereken bir konu bence de. İlk dinledigimde de ve sonradan okudugumda da bu benim de aklımı mesgul etti. Ve inanın çok fazla istiyorumdur bunun sebebini ögrenmek. Fakat yeterli bir acıklama bulamadım.
Gülen Gözler'deki Vecihi adını bu idealistten almıs diye biliyorum. Elbette Vecihi deyince akla ilk olarak filmdeki karakter geliyor ve insan ister istemez gülümsüyor.
Ama bundan sonra akla bu trajedi de gelsin istiyorum. İnsanlar bu Vecihi'yi de bilsin hatırlasın ve unutmasın...
1925 senesinde yaptığı vecihi k vi için vesika istediğinde, sertifika için bir teknik heyet kurulur, fakat uçağı uçurup deneyecek kimse olmadığı için sertifikayı alamaz ve izinsiz uçar. tabi bunun üzerine cezayı yiyince hava kuvvetlerinden istifa eder. uçağına da el konur.
1930 yılında kadıköy'de bir keresteci kiralar ve ikinci uçağı vecihi k xiv'ü yapar. bununla ankara'da ismet paşa'nın huzurunda bir gösteri yapar. buna rağmen uçağı onaylatacak kimse olmadığından buna da müsaade çıkmaz. uçağını uçurabilmek için ta çekoslovakyalardan belge almak zorunda kalır. uçağı bir süre postacılıkta kullanıldıktan sonra uçuştan men edilir.
1933'de 2 tane vecihi k xv ve vecihi k xvi isimli uçakları yapar ve vecihi sivil tayyare okulu öğrencileriyle çalışmalar yapar. bu okul da parasızlıktan ve verilen diplomaların denkliği olmadığından kapanır.
1937'de almanya'da uçak mühendisliği diploması alır. okul 2 senelik olduğu için türkiye'de diploması kabul görmez.
1947'de kanatlılar birliği diye bir dergi çıkarır. onun sonu da diğerleri gibi engellemeyle bitecektir. 1954'te hürkuş havayolları'nı kurar. türk hava yolları'nın kullanmadığı 8 tane uçağı borç harç edinir. thy'nın sefer koymadığı yerlere seferler düzenler. bazen gazete taşır. sabotajlar yapılır, yine önü kesilmek istenir. nihayetinde elinde bir uçak kalır. onu da mta için maden aramalarında kullanır.
hayatının sonlarında bu uçakların borçları ve faizleri altında iyice ezilir ve 1. dünya savaşı'nda gösterdiği kahramanlıklar dolayısıyla bağlanan maaşına da haciz konur. 1969'da da gata'da sefalet içinde ölür..
vecihi hürkuş, bütün isteği, azimine ve memlekete yaptığı hizmetlere rağmen hayatı boyunca engellenmeye çalışılmış, türkiye büyük bir zeka ve kabiliyetten yoksun bırakılmıştır. kısacası vecihi hürkuş, memleketimizin belki de en az bilinen ama en büyük ayıplarından birisi olarak tarihteki kayıtlarda yerini almıştır.
" istikbal göklerdedir " denilen bir dönemde bu kahramanımızın engellenmesi elbette üzerinde düsünülmesi gereken bir konu bence de. İlk dinledigimde de ve sonradan okudugumda da bu benim de aklımı mesgul etti. Ve inanın çok fazla istiyorumdur bunun sebebini ögrenmek. Fakat yeterli bir acıklama bulamadım.
Gülen Gözler'deki Vecihi adını bu idealistten almıs diye biliyorum. Elbette Vecihi deyince akla ilk olarak filmdeki karakter geliyor ve insan ister istemez gülümsüyor.
Ama bundan sonra akla bu trajedi de gelsin istiyorum. İnsanlar bu Vecihi'yi de bilsin hatırlasın ve unutmasın...
MiCHAEL JACKSON
Benim gibi beş yaşından itibaren yüz milyonlarca insanın önünde büyürseniz, otomatik olarak herkesten farklı olursunuz. Çocukluğumu hiç yaşamadım. Benimki, normal bir çocukluk olmadı. Çocukluğumun tadını alamadım. Çocukluğuma çok çalışma, mücadele ve acılar hakim oldu. Daha sonraki yıllarda hem maddi hem de mesleki başarıya ulaştım. Fakat çok ağır bir bedel ödedim ve yaşamımın o dönemini yeniden yaratamam.
Michael Jackson
Ne diyebilirim ki, cocuklugum yavas yavas ölüyor sanırım. Kral öldü ve geriye Kralice kaldı. Cok ünlü sahsiyetler öldügü zaman, cenazelerini merak ederim. Nasıl olacak ? kalabalık olacak mı ? ve arkasından insanlar neler söyleyecek ? diye beklerim cogu kez.
Bugün show haberde ısrarla beyaz bir tene sahip olmak icin sürekli operasyon yaptırdı dediler onun icin. Aklandıgı cocuk tacizinden de bahsetmeyi unutmadılar elbette. Fakat bir kez bile 81 de yakalandıgı hastalık yüzünden bütün vücudunun beyazlasmaya basladıgından bahsetmediler bile.
Cok karaktersiz bir medyamız var bizim cok !
PS : Ölümünün ardından yazdıgım bir yazıydı eskiden kalan...
Michael Jackson
Ne diyebilirim ki, cocuklugum yavas yavas ölüyor sanırım. Kral öldü ve geriye Kralice kaldı. Cok ünlü sahsiyetler öldügü zaman, cenazelerini merak ederim. Nasıl olacak ? kalabalık olacak mı ? ve arkasından insanlar neler söyleyecek ? diye beklerim cogu kez.
Bugün show haberde ısrarla beyaz bir tene sahip olmak icin sürekli operasyon yaptırdı dediler onun icin. Aklandıgı cocuk tacizinden de bahsetmeyi unutmadılar elbette. Fakat bir kez bile 81 de yakalandıgı hastalık yüzünden bütün vücudunun beyazlasmaya basladıgından bahsetmediler bile.
Cok karaktersiz bir medyamız var bizim cok !
PS : Ölümünün ardından yazdıgım bir yazıydı eskiden kalan...
18 Haziran 2011 Cumartesi
AŞKIN FORMÜLÜ
evet az sonra size askın formulunu yazacagım ama daha önce bilim adamlarının 20 yıllık uluslararası calısmalarına dayanarak buldukları askın bes ana unsurunu size belirteyim...
1- cinsel cekicilik
2- duygusal uyarılma
3- ictenlige duyulan arzu
4- karsıdaki kisinin sizi istemesi ve sizinle hemfikir olmasına duyulan siddetli ihtiyac
5- onu kaybetme korkusunu sürekli duymak
az sonraki askın formulunu okuyacaksınız bu formulu bir arkadasınıza sevgilinize uygulayarak ortaya cıkan sonucu degerlendirebilirsiniz..
ancak buna bakıpta eger asık mısınız degil misiniz seklinde bir karar vermeye hesaplamaya ihtiyac duyuyorsanız zaten asık degilsinizdir bunun farkında olmanız lazım.
A : ortalama bir arkadasa duyulan cinsel duygular
B : ortalama bir arkadasın yanında hissedilen duygusal uyarılma
C : ortalama bir arkadasla kurulması istenen samimi temas
D : karsıdaki kisinin sizi istemenisini ne kadar istediginiz
E : bu kisiyi kaybetmeye duyulan korku
ASK = (1,7xA) + (1,5xB) + (1,5xC) + (1,5xD) + (1,3xE)
evet simdi gördünüz iste formul bu !
ilk olarak arkadaslıgınızın gücüne dair bir deger belirleyin. bu sevgilinizin aldıgı puanla karsılastırmak icin bir standart saglayacaktır.
1- bir arkadasa karsı olan duygularınızın gücünü 1-10 ölceginde hesaplayın.Yoklugunuzda özlemediginiz bir arkadasın puanı 5 olacaktır sonuc "A" dır.
2- arkadasınızı bulmanın sizi zihnen ne kadar uyaracagını tahmin edin "B" Bes, özlem duymadıgınız ama sohbet etmekten hoslandıgınız anlamındadır.
3- C'ye ulasmak icin arkadasınıza fiziksel olarak yakın olma isteginizi tahmin edin. Besin anlamı sizin fiziksel temasa ihtiyac duydugunuz bir dönemde oldugunuzdur
4- arkadasınızın sizin dostlugunuzu isteyip istemedigini ne kadar umursadıgınızı hesaplayın.Bir umursamadıgınız anlamındadır. bu" D" dir.
5- arkadaslıgınız biterse ne kadar üzüleceginizi tahmin edin.Bes, hoslandıgınız ama sizi evinizde ziyaret edecek kadar olmayan biriyle sürdürülen arkadaslıgın sonunu gösterir.sonuc "E" dir.
6- " F "(arkadas) yi bulmak icin A B C D E puanlarını denklemde yerine yerlestirin.
7- simdi bir " L " (ask) toplamına ulasmak icin aynı islemleri sevgilinize de tekrarlayın
eger F, L den daha büyükse asık DEGİLSİNİZ !
Bu Bryne'in ask formülü 1999 daki the sunday times 'dan alınmıstır
1- cinsel cekicilik
2- duygusal uyarılma
3- ictenlige duyulan arzu
4- karsıdaki kisinin sizi istemesi ve sizinle hemfikir olmasına duyulan siddetli ihtiyac
5- onu kaybetme korkusunu sürekli duymak
az sonraki askın formulunu okuyacaksınız bu formulu bir arkadasınıza sevgilinize uygulayarak ortaya cıkan sonucu degerlendirebilirsiniz..
ancak buna bakıpta eger asık mısınız degil misiniz seklinde bir karar vermeye hesaplamaya ihtiyac duyuyorsanız zaten asık degilsinizdir bunun farkında olmanız lazım.
A : ortalama bir arkadasa duyulan cinsel duygular
B : ortalama bir arkadasın yanında hissedilen duygusal uyarılma
C : ortalama bir arkadasla kurulması istenen samimi temas
D : karsıdaki kisinin sizi istemenisini ne kadar istediginiz
E : bu kisiyi kaybetmeye duyulan korku
ASK = (1,7xA) + (1,5xB) + (1,5xC) + (1,5xD) + (1,3xE)
evet simdi gördünüz iste formul bu !
ilk olarak arkadaslıgınızın gücüne dair bir deger belirleyin. bu sevgilinizin aldıgı puanla karsılastırmak icin bir standart saglayacaktır.
1- bir arkadasa karsı olan duygularınızın gücünü 1-10 ölceginde hesaplayın.Yoklugunuzda özlemediginiz bir arkadasın puanı 5 olacaktır sonuc "A" dır.
2- arkadasınızı bulmanın sizi zihnen ne kadar uyaracagını tahmin edin "B" Bes, özlem duymadıgınız ama sohbet etmekten hoslandıgınız anlamındadır.
3- C'ye ulasmak icin arkadasınıza fiziksel olarak yakın olma isteginizi tahmin edin. Besin anlamı sizin fiziksel temasa ihtiyac duydugunuz bir dönemde oldugunuzdur
4- arkadasınızın sizin dostlugunuzu isteyip istemedigini ne kadar umursadıgınızı hesaplayın.Bir umursamadıgınız anlamındadır. bu" D" dir.
5- arkadaslıgınız biterse ne kadar üzüleceginizi tahmin edin.Bes, hoslandıgınız ama sizi evinizde ziyaret edecek kadar olmayan biriyle sürdürülen arkadaslıgın sonunu gösterir.sonuc "E" dir.
6- " F "(arkadas) yi bulmak icin A B C D E puanlarını denklemde yerine yerlestirin.
7- simdi bir " L " (ask) toplamına ulasmak icin aynı islemleri sevgilinize de tekrarlayın
eger F, L den daha büyükse asık DEGİLSİNİZ !
Bu Bryne'in ask formülü 1999 daki the sunday times 'dan alınmıstır
ÜÇ HiS
Beni artık görmüyorsun duymuyorsun bunu biliyorum.
okumuyorsun bunu da biliyorum ama yüregimdekiler sana ulasıyor bunu biliyorum.
(umulan)
kimbilir belki bir an gelir gökyüzündeki yıldızlar kırpısarak üzerime dökülür.
yıldız yagar üzerime bir aysız gecede...
toplayıp o yıldızları avucumda biriktirip avuc dolusu sana sunarım kabul eder misin bilmem. (hayal)
son görüstügümüzde yüzüme bile bakmayan birisi olarak sen, dogum gününü kutlasam kabul eder misin ? ben cevaplayayım bunu cünkü artık yoksun sen. etmezsin biliyorum.
simdi bu yıldız dilegimi sessizligin taa kalbine koyuyorum cünkü sukunet onu sonsuza dek saklar biliyorum ve sana, sonsuza geldigimizde ulasır bu dilek..
(gercek)
okumuyorsun bunu da biliyorum ama yüregimdekiler sana ulasıyor bunu biliyorum.
(umulan)
kimbilir belki bir an gelir gökyüzündeki yıldızlar kırpısarak üzerime dökülür.
yıldız yagar üzerime bir aysız gecede...
toplayıp o yıldızları avucumda biriktirip avuc dolusu sana sunarım kabul eder misin bilmem. (hayal)
son görüstügümüzde yüzüme bile bakmayan birisi olarak sen, dogum gününü kutlasam kabul eder misin ? ben cevaplayayım bunu cünkü artık yoksun sen. etmezsin biliyorum.
simdi bu yıldız dilegimi sessizligin taa kalbine koyuyorum cünkü sukunet onu sonsuza dek saklar biliyorum ve sana, sonsuza geldigimizde ulasır bu dilek..
(gercek)
YAŞLI VE AŞK
su an ki yasinizda hic dusundunuz mu 10-20 yil sonra nasil olacak diye,60 yasimda nasil olacagim diye dusundugunuz oldu mu hic ?
dans eden bir buyukanne mi olacaksiniz yoksa vals yapan bir buyukbaba mi ? bir dusunun bakalim yoksa bir koseye cekilmis gozluklerin uzerinden bakan bir babaanne mi yoksa bastonunu arayan bir dede mi olacaksiniz ?
yasliliktan korkariz bir cogumuz belki de o zamanlar isteklerimizin sayisi bir elin parmaklarini gecmez ama yaslilikta guzeldir elbette tipki sarkidaki gibi " her yasin ayri bir guzelligi var "
ama sanirim asik olmak gerek bu en iyisi...
bakin bende bu sozu okuyunca bu kaniya vardim : YASLILIK SIZI ASKA KARSI KORUMAZ AMA ASK, BIR OLCUYE KADAR SIZI YASLANMAKTAN KORUR...
dans eden bir buyukanne mi olacaksiniz yoksa vals yapan bir buyukbaba mi ? bir dusunun bakalim yoksa bir koseye cekilmis gozluklerin uzerinden bakan bir babaanne mi yoksa bastonunu arayan bir dede mi olacaksiniz ?
yasliliktan korkariz bir cogumuz belki de o zamanlar isteklerimizin sayisi bir elin parmaklarini gecmez ama yaslilikta guzeldir elbette tipki sarkidaki gibi " her yasin ayri bir guzelligi var "
ama sanirim asik olmak gerek bu en iyisi...
bakin bende bu sozu okuyunca bu kaniya vardim : YASLILIK SIZI ASKA KARSI KORUMAZ AMA ASK, BIR OLCUYE KADAR SIZI YASLANMAKTAN KORUR...
VAROLMAYAN ŞÖVALYE
Sana askın sarkı söylemedigi bir ülkeden yazıyorum.
ne yapabilirim ki sessizlik icinde aglamaktan baska ! hangi gercegi yanıma cagırabilirim kendimi avutmak icin ? su an elimde sadece sacma bir sekilde mutsuz olma olanagı var...
Sokrates "kendini tanı",Monique Charles ise "kadınlar aracılıgıyla kendini tanımak iste zevk iste yasamak denen sey" demis kendini Regine Olsen yerine koyup Kierkegaard'dan alıntılar yaparak.
Tam kendimi tanıyacakken kayboldun aniden mavi ufukların arasından.Simdi tanınmaz bir haldeyim !
Farkında mısın beni yazar veyahut filozof yapacaksın bu gidisle ! M.Charles bir noktaya dikkat cekmis"filozofların seyrek evlendiklerine" Kierkegaard ise eger bunu yaparlarsa yani evlenirlerse bunun ancak dalgınlıkla oldugunu söylemis Hegel'i örnek göstererek.
keske dalgın bir anıma denk gelebilsen ve iste tam o an cıksan karsıma; baslangıcı bir bakıs, bitimi sonsuzluk olan o muhtesem altın zincirin (evlilik) ilk halkasını olustursak seninle...
Nasıl sıkılıyorum bir bilsen.Hz.Adem'de sıkılımıstı Havva yaratıldı birlikte sıkıldılar ! sonra Habil ve Kabil de katıldı onlara,ailecek sıkıldılar ! sonrada bütün dünya sıkıldı !iste taa oradan gelip bana da sirayet etti bu sıkıntı...
dünya sıkılmıs umrumda degil ondan kücük degil ki sensizligin verdigi sıkıntı...
son üc sigaram simdi ve mum ısıgında kelimelerim
yalnızlıgım sıkıntılarım ve hayallerim
saat sabahın dördü ve ben ayaktayım hala
yürek acık göz acık ve senden beklentilerim
iki sarp kaya varmıs arasında ucurum olan, eskilerde anlatılan. erkekler buna yaklastıkları zaman gerekli hızı incelerlermis ve etrafında akıllı uslu bir sekilde dolanırlarmıs. genc kızlar ise aradaki mesafeyi ve o derin korkuyu umursamadan diger kayaya atlarmıs. ve derler ki o an icin gercektenden ask ucurumları asmak icin genc kızları kanatlandırırmıs...
halbuki sen tepenin karsı ucunda öylece duruyorsun ! Ne cok isterdim bana dogru kanatlanarak gelmeni, bense gelemiyorum kırık kanatlarımla sana dogru !yoksa seni cekmiyor muyum mutluluga yada bagımlılıgın doruklarına dogru ?
simdi seni sevdigin müzikle birlestiriyorum
tatlı bir nagme geliyor kulagıma KORSAKOV'dan
bir masal anlattım sana karsımda duruyorken öylece
ama sen kandırıp gittin ne farkın kaldı ki SEHRİYAR'dan
felsefe mi yapıyorum su an ? belki de uyandırıldıgımı biliyorum o yüzden yazıyorum tüm bunları senli düsüncelerin büyüsüne kapılmısken...
belki de yapmıyorum felsefe kimbilir bunu benden baska ? ama bildigim tek sey simdilerde bir sövalye edasıyla ortalıkta dolasıyorum; düslerde yasayan ve asla varolmayan bir sövalye...
kendimi hüznün oglu olarak görüyorum ve yalnızlıga sımsıkı sarılıyorum. az sonra ezan okunacak ve ardından günes dogacak ve ben gelen gün ile birlikte kendi halime dönecegim, insanların beni tanıdıgı surete bürünerek güne baslayacagım. ama geceleri seni bekledigimi o an ki halimi kimse bilmeyecek...
Ey sevgili karsı tepeden beni duyuyor musun ? gecenin koyu karanlıklarına ve himayesine bırakma beni...
cünkü korkuyorum artık ! bir kez daha kanatlarını acmayı dene ve askı kendisine yoldas edinmis varolmayan sövalyenin sevgisiyle kucaklasmayı dene bir kez daha ! sövalyenin seven,yanan ama erimeyen askına cevap ver...
sana gümüs renkli bulutlardan tac giydiremiyor ve yolunu gül'den ısıklarla doldurup yaldızlayamıyorum
gecenin karanlıgında dolasan bu sese kulak veriyor musun, gündüzün aydınlıgında dolasan güzel ?
ölümsüz ermis CİBRAN ; "asksız hayat ciceksiz ve meyvesiz bir agac gibidir" der. gecenin hayalleri ve senin sırların karsısında bir agac gibiyim su an. Mart geldi,baharda pesi sıra hazır bekliyor gelmek üzere ve ben bir mevve bir cicek arzusuyla bekliyorum dimdik ayakta ! Agaclar gibi ayakta öldürme beni...
saat bes oldu üstelik sigaram da bitti yalnız kaldım senin anlayacagın...
ama sen beni ask dolu bir adam haline getirdin ve ben bu adamı sevdim...
sahi sende bu adamı sevebildin mi ?
Şubat 2004 istanbul
ne yapabilirim ki sessizlik icinde aglamaktan baska ! hangi gercegi yanıma cagırabilirim kendimi avutmak icin ? su an elimde sadece sacma bir sekilde mutsuz olma olanagı var...
Sokrates "kendini tanı",Monique Charles ise "kadınlar aracılıgıyla kendini tanımak iste zevk iste yasamak denen sey" demis kendini Regine Olsen yerine koyup Kierkegaard'dan alıntılar yaparak.
Tam kendimi tanıyacakken kayboldun aniden mavi ufukların arasından.Simdi tanınmaz bir haldeyim !
Farkında mısın beni yazar veyahut filozof yapacaksın bu gidisle ! M.Charles bir noktaya dikkat cekmis"filozofların seyrek evlendiklerine" Kierkegaard ise eger bunu yaparlarsa yani evlenirlerse bunun ancak dalgınlıkla oldugunu söylemis Hegel'i örnek göstererek.
keske dalgın bir anıma denk gelebilsen ve iste tam o an cıksan karsıma; baslangıcı bir bakıs, bitimi sonsuzluk olan o muhtesem altın zincirin (evlilik) ilk halkasını olustursak seninle...
Nasıl sıkılıyorum bir bilsen.Hz.Adem'de sıkılımıstı Havva yaratıldı birlikte sıkıldılar ! sonra Habil ve Kabil de katıldı onlara,ailecek sıkıldılar ! sonrada bütün dünya sıkıldı !iste taa oradan gelip bana da sirayet etti bu sıkıntı...
dünya sıkılmıs umrumda degil ondan kücük degil ki sensizligin verdigi sıkıntı...
son üc sigaram simdi ve mum ısıgında kelimelerim
yalnızlıgım sıkıntılarım ve hayallerim
saat sabahın dördü ve ben ayaktayım hala
yürek acık göz acık ve senden beklentilerim
iki sarp kaya varmıs arasında ucurum olan, eskilerde anlatılan. erkekler buna yaklastıkları zaman gerekli hızı incelerlermis ve etrafında akıllı uslu bir sekilde dolanırlarmıs. genc kızlar ise aradaki mesafeyi ve o derin korkuyu umursamadan diger kayaya atlarmıs. ve derler ki o an icin gercektenden ask ucurumları asmak icin genc kızları kanatlandırırmıs...
halbuki sen tepenin karsı ucunda öylece duruyorsun ! Ne cok isterdim bana dogru kanatlanarak gelmeni, bense gelemiyorum kırık kanatlarımla sana dogru !yoksa seni cekmiyor muyum mutluluga yada bagımlılıgın doruklarına dogru ?
simdi seni sevdigin müzikle birlestiriyorum
tatlı bir nagme geliyor kulagıma KORSAKOV'dan
bir masal anlattım sana karsımda duruyorken öylece
ama sen kandırıp gittin ne farkın kaldı ki SEHRİYAR'dan
felsefe mi yapıyorum su an ? belki de uyandırıldıgımı biliyorum o yüzden yazıyorum tüm bunları senli düsüncelerin büyüsüne kapılmısken...
belki de yapmıyorum felsefe kimbilir bunu benden baska ? ama bildigim tek sey simdilerde bir sövalye edasıyla ortalıkta dolasıyorum; düslerde yasayan ve asla varolmayan bir sövalye...
kendimi hüznün oglu olarak görüyorum ve yalnızlıga sımsıkı sarılıyorum. az sonra ezan okunacak ve ardından günes dogacak ve ben gelen gün ile birlikte kendi halime dönecegim, insanların beni tanıdıgı surete bürünerek güne baslayacagım. ama geceleri seni bekledigimi o an ki halimi kimse bilmeyecek...
Ey sevgili karsı tepeden beni duyuyor musun ? gecenin koyu karanlıklarına ve himayesine bırakma beni...
cünkü korkuyorum artık ! bir kez daha kanatlarını acmayı dene ve askı kendisine yoldas edinmis varolmayan sövalyenin sevgisiyle kucaklasmayı dene bir kez daha ! sövalyenin seven,yanan ama erimeyen askına cevap ver...
sana gümüs renkli bulutlardan tac giydiremiyor ve yolunu gül'den ısıklarla doldurup yaldızlayamıyorum
gecenin karanlıgında dolasan bu sese kulak veriyor musun, gündüzün aydınlıgında dolasan güzel ?
ölümsüz ermis CİBRAN ; "asksız hayat ciceksiz ve meyvesiz bir agac gibidir" der. gecenin hayalleri ve senin sırların karsısında bir agac gibiyim su an. Mart geldi,baharda pesi sıra hazır bekliyor gelmek üzere ve ben bir mevve bir cicek arzusuyla bekliyorum dimdik ayakta ! Agaclar gibi ayakta öldürme beni...
saat bes oldu üstelik sigaram da bitti yalnız kaldım senin anlayacagın...
ama sen beni ask dolu bir adam haline getirdin ve ben bu adamı sevdim...
sahi sende bu adamı sevebildin mi ?
Şubat 2004 istanbul
13 Haziran 2011 Pazartesi
LA iSLA BONiTA
Son bir kac gündür deli gibi sarkının bu versiyonunu izliyor ve dinliyorum. Adını koyamıyorum eskiye yani 80'lere özlem mi, sarkıya özlem mi yoksa yaşlanıyor muyum bilmiyorum.
Seçim sonu muhabbetine girmisken ülkemiz, ben 80'lerin ve özellikle de ilk ezberledigim şarkı olan bir Madonna basyapıtı'nın peşinde geziyorum.
12 Haziran 2011 Pazar
iZMiR ÜÇLEMESi - DÖNÜS
Otobüsün camına yasladıgında basını,ucsuz bucaksız tarlaları seyrediyordu gözleri. Baharı müjdeleyen yesilin topraktan fıskırmasını da.
Ve düsünmeye devam ediyordu. Kadınlar ne istiyordu ? Ne istediklerini binlerce yıldır kimsenin bulamadıgı gibi o da bilmiyordu. Ama tek bildigi onda olmayan bir seyi istiyordu kadınlar.
Kadınım söyle sen mutlu oldun mu o deli adamı unuttun mu ? Sevdin mi ah sevistin mi söyle onları da öptün mü ?
Giderken bir an önce bitsin dedigi yol simdi bitsin istemiyordu. Ve gelirken yanında götürdügü hersey orada bırakılmıs hayalleri yasaklanmıstı.
Ve düsünmeye devam ediyordu. Kadınlar ne istiyordu ? Ne istediklerini binlerce yıldır kimsenin bulamadıgı gibi o da bilmiyordu. Ama tek bildigi onda olmayan bir seyi istiyordu kadınlar.
Kadınım söyle sen mutlu oldun mu o deli adamı unuttun mu ? Sevdin mi ah sevistin mi söyle onları da öptün mü ?
Giderken bir an önce bitsin dedigi yol simdi bitsin istemiyordu. Ve gelirken yanında götürdügü hersey orada bırakılmıs hayalleri yasaklanmıstı.
iZMiR ÜÇLEMESi - HÜZÜN
Eksozdan cıkan dumanlardan araba artık gözükmüyordu. Adam kalmıstı öylece tek basına. Yolun kenarındaki barlara baktı bir an. Kulakları sagır edecek derecede bir müzik esliginde herkes ne kadarda mutluydu.
Yoksa bir O'mu mutsuzdu ?
Ay kocaman at kara torbamda zeytin kara. Bilirim de yolları varamam Cordoba'ya.
Eve geldiginde düsündü bir an yaptıgı dogru muydu yanlıs mıydı Hayatının kadını eksoz dumanları ardında bogulup gitmisti. Bir an onu yendigini düsündü.
Sonrası hüzündü.
Geride kalan avuclarda kalan hicbirseydi.
Dumanla birlikte rüzgar herseyi alıp götürmüstü.
Yoksa bir O'mu mutsuzdu ?
Ay kocaman at kara torbamda zeytin kara. Bilirim de yolları varamam Cordoba'ya.
Eve geldiginde düsündü bir an yaptıgı dogru muydu yanlıs mıydı Hayatının kadını eksoz dumanları ardında bogulup gitmisti. Bir an onu yendigini düsündü.
Sonrası hüzündü.
Geride kalan avuclarda kalan hicbirseydi.
Dumanla birlikte rüzgar herseyi alıp götürmüstü.
iZMiR ÜÇLEMESi - iZMiR
Sonra adam geriye döndü ve son bir kez baktı hızla uzaklasan arabanın ardından. Giden neydi acaba gelecegi mi sevdigi mi herseyi mi ? Bunu kimse bilemeyecek..
Nasıl davranmıstı kadın o an ? Umursamaz bir tavır ve bir eda vardı yüzünde. Karsısındakine nasıl bir bakmayıstı öyle.
Otomobilleri seyrediyordu Alsancaga dogru giden.
Yüreginden birseyler akıp gidiyordu belkide gözlerinin degdigi asfaltta.
Nasıl davranmıstı kadın o an ? Umursamaz bir tavır ve bir eda vardı yüzünde. Karsısındakine nasıl bir bakmayıstı öyle.
Otomobilleri seyrediyordu Alsancaga dogru giden.
Yüreginden birseyler akıp gidiyordu belkide gözlerinin degdigi asfaltta.
YüZ HIRSIZI
Yüzüne alısmaya calısıyorum- diyordu kadın karsısındaki erkege hafifce gülümseyerek...
Bir ilkbahar baslangıcı Belek'te ortalık sakindi ve yeni yeni hareketleniyordu. Genc adam yüzünü ezberine alan kadın ile birlikteydi.. Kadının agzından dökülen kelimeleri hayranlıkla izlerken kahvesini yudumluyordu.
Ve daha sonra kadına:
- Ruhum ile bedenim birlesti... artık bir ısık huzmesi gibi gözüken ben sisler ardındaki duman olan ben... karsındayım iste...doya doya bak yüzüme - dedi..
Ne zaman geldin ruhum görmedim seni. Ucaktan atlarken unuttum galiba özledim.
Genc adam bunları söyledikten sonra gökyüzünde iki siluet belirdi bir ısık bulutu halinde adam ile kadının yanına indi...Ve kadının saskın bakısları arasında gökten inen iki melek adamın kollarına girip onu yukarı dogru cekip götürdü...
Kadın olanlar karsısında ne oldugunu anlamaya calısıyorken, gökyüzünden kahve damlaları düsüyordu masanın üzerine..
Ve dökülen damlalar;
-Gördügün yüz benim degildi ama konustugun bendim. Ben bir yüz hırsızıyım - diyordu...
Bir ilkbahar baslangıcı Belek'te ortalık sakindi ve yeni yeni hareketleniyordu. Genc adam yüzünü ezberine alan kadın ile birlikteydi.. Kadının agzından dökülen kelimeleri hayranlıkla izlerken kahvesini yudumluyordu.
Ve daha sonra kadına:
- Ruhum ile bedenim birlesti... artık bir ısık huzmesi gibi gözüken ben sisler ardındaki duman olan ben... karsındayım iste...doya doya bak yüzüme - dedi..
Ne zaman geldin ruhum görmedim seni. Ucaktan atlarken unuttum galiba özledim.
Genc adam bunları söyledikten sonra gökyüzünde iki siluet belirdi bir ısık bulutu halinde adam ile kadının yanına indi...Ve kadının saskın bakısları arasında gökten inen iki melek adamın kollarına girip onu yukarı dogru cekip götürdü...
Kadın olanlar karsısında ne oldugunu anlamaya calısıyorken, gökyüzünden kahve damlaları düsüyordu masanın üzerine..
Ve dökülen damlalar;
-Gördügün yüz benim degildi ama konustugun bendim. Ben bir yüz hırsızıyım - diyordu...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)