Vecihi Hürkuş



iLK TÜRK TAYYARESiNi NASIL YAPDiM VE NASIL TALTiF EDiLDiM

Ilk Türk tayyaresini yapan ve yaptigi tayyare ile saatte iki yüz kilometre kalh ederek muvaffakiyetli tecrübeler yapan Türk tayyarecisi ilk tayyareyi nasil yapdigini anlatiyor.

Muharriri: Vecihi

Bu satirlari kendimi meth için yazmiyorum. Zaten Avrupa'nin tayyarecilikte fevkalade terakki etdigi, dünyayi dolasabilecek teyyareler yaptiklari bu devirde küçük bir teyyare vücuda getirmek büyük bir maharetde sayilmamak icab eder. Binaen aleyh yaptigim teyyare haddi zatinda büyük bir kiymeti haiz olan bir sey addedilmeyebilir.

Fakat benden bu tayyareyi nasil insa ettigimi ve bu sa 'yi min (emegimin) nasil mükafatlandirildigini duyan Resimli Ay sahipleri onu karilerine de (okuyucularina) bildirmek istedikleri için asagidaki satirlari iztirar (mecburiyet, çaresizlik, ihtiyaç) ile yazmaga muvafakat ettim diyebilirim.

Memleketimiz tayyareci yetistirmekte kisir degildir. Hele Istiklal Harbi'nden sonra tayyareciligimiz hayli terakki etmis, tayyare idaresinde muvaffakiyet ve maharet çogalmistir. Fakat tayyare ile uçmak otomobille gezmege benzer. Onünüze konulan makineyi idare etmesini ögrendikten sonra tayyare idare etmek basit bir is kalir.

Zaten bizde, büyük tehlikelere maruz tayyare seyahatleri yaparak cesaret ve maharetinizi göstermege imkan da yokdur. Binaen aleyh tayyare ile uçmagi basit ve adi bir is addettim (saydim, kabul ettim) ve kendi ikendime bir tayyare yapmagi düsündüm. Oteden beri makine ile mesguloldugum için bunu basaracagima emniyetim vardi. Uzun müddet tereddüd devresi geçirdim. Nihayet arkadaslarimin tesvikiyle bir tecrübe yapmaga karar verdim.

Geceli gündüzlü çalisarak elimizde mevcut tayyarelerden tamamen farkli, onlardan daha basit fakat sürat ve mukavemet itibariyle onlara faik (üstün) yeni bir proje vücuda getirdim. Bu projeyi mevki i faale koyabilmek için Kuvva-i Havaiye Müfettisliginin tasvib etmesi lazimdi. Projemi Müfettislige verdim ve müsaade ettikleri takdirde bu proje dahilinde yeni sistem bir Türk tayyaresi yapabilecegimi bildirdim. Müfettisiik, projemi eski bir tayyareci olan fen memuruna tetkik ettirdi. Fen Memurlugu projenin kabili tatbik oldugunu tasdik etti. Tayyarenin insasina müsaade edildi. Hayatimda o gün kadar mesud oldugumu hatirlamiyorum. Büsbütün yeni sistem bir tayyare yapacak, memleketime yeni bir sey hediye edecekdim Istikbalde tayyarenin oynayacagi mühim rolü herkesden iyi bildigim için bu hediyenin ileride kiymet-i takdir edilecegine kani idim, insaata baslamak için icab eden malzemeyi verdiler. Ben derhal faaliyete geçtim. Benim yeni tayyarem, tayyare
karargahinda bir hadise olmustu. Bütün arkadaslarim basima üsüsüyor, faaliyetimi merakla takip ediyordu.

Is muvaffakiyetle ilerliyordu. Gövdeyi yapdik. Ayaklari takdik. Kuyrugunu bitirmek üzere idim. Ben henüz muvaffak olmak ümidiyle gece sevincimden uyku uyuyamiyor, gündüz yorulmak bilmez bir faaliyetle çalisiyordum. Artik bes on güne kadar tayyare bitecek, eserim tamam olacakti.

Bu sirada fen memuru istifa ediyordu. Bunun üzerine tayyarenin insasi tehir edildi. Bu karar  beni ta kalpgahimdan vurdu. O gün beynime bir kursun siksalardi bu kadar müteessir olmayacakdim. Bu kadar mesakkate tehammül ettikten, bu kadar ümide düstükten sonra birdenbire tamam olmak üzere olan eserimi topraklar üzerinde terk edip çekilmek bana çok aci geldi.

Günlerce tayyaremin yanina gittim, Eserimin yavas yavas ölüsüne sahit oldum.Olüme mahkum hasta çocugu yaninda aglayan bir baba vaziyetinde idim. Eserimi itmam etmeme ( tamamlamama, bitirmeme ) müsaade etmiyorlardi. Nihayet izdiraba mukavemet edemedim.

Bir gün bütün cesaretimi toplayarak Müfettislige müracaat ettim:
-"Beyefendi" dedim, "memleketime ufak bir hizmet ifa etmek, ona küçük bir eser hediye
etmek istiyordum. Buna müsaade edilmeyecekse ben tayyarecilikten çekiliyorum."  Meslegimden adeta nefret etmistim. Insan terakki eseri gösterince böyle önüne manialar dikmek reva-i hak midir?

Bu müracaatim müfettisligi yumusatti, tekrar insaata devam etmekligime müsaade ettiler. Artik ikinci bir maniye ugramak korkusuyla var kuvvetimle tayyaremin nevakasini (eksikler, noksanlar) ikmale basladim. Ihmal yüzünden hasil olan hasarati tamir ettim. Vecihi Bey'in ilk yaptigi Türk Tayyaresi Kanatlari hazirladim. Motoru takdim. Tayyarem tamam oldugu gün dünyanin en büyük kasifi kadar mesut ve bahtiyardim.

Müfettislige müracaat ettim. Tayyaremin hazir oldugunu ve tecrübeye amade bulundugumu bildirdim. Tayyare ikiyüz beygirlik bir motorla mücehhezdi ve saatte ikiyüz kilometre sürati vardi. Mukavemet itibariyla da Avrupa'dan getirttigimiz tayyarelerden hiç asagi kalir yeri yokdu. Benim bu tecrübem daha ziyade kendi tayyarelerimizi kendi  memleketimizde imal kabiliyetini göstermek itibariyla haizi ehemmiyetti.

Fakat iste ikinci mania ile mücadele etmek lazimdi. Müfettisiik, tayyarenin tecrübesine müsaade etmiyor, bir defa Heyet-i Fenniye tarafindan tetkikine lüzum gösteriyordu. Tayyareyi ben yapmisdim. Uzerinde ben uçacak, hayatimi ben tehlikeye koyacakdim. Ben ne kadar sabirsizlaniyorsam onlar o kadar sogukkanlilik gösteriyoriardi. Heyet-i Fenniye tayyareyi tetkik etti. Uçmasina mani bir kusur görmedi. Fakat tecrübe yapilmasina da müsaade etmedi. Tetkikat bir aydan fazla sürdü. Bir türlü bir karar verilmiyor, tecrübe yapmama müsaade edilmiyordu.düsünüyordu. Ben tayyaremden emindim. Muvaffakiyetle uçacagimdan zerre kadar süphem yoktu. Bunu Heyet-i Fenniye'ye fenni delillerle de ispat etmistim. O halde neden bu eserimin tecrübe edilmesine müsaade etmiyorlardi?

Artik tehammülüm kalmamisti. Bir gün gizlice tayyaremi meydana çikardim. Motoruna gaz doldurdum. Uzerine atladim. Ve makineleri tahrik ederek havalandim. Yükseldikçe ruhum açiliyor, muvaffakiyetimden cigerlerim sisiyordu. Eminim ki ilk tayyare ile uçan mucitler bile bu kadar derin bir zevk duymamislardir. Iste altimdaki makine alari sadman (sevinçli, sen) eden gürültülerle ilerliyor, semadan bütün cihana muvaffakiyetimi ilan ediyordu. Teyyareme son sürati verdim. Havada ikiyüz kilometre süratle uçuyordum.

Yükselmek, asagi inmek tecrübelerini yaptim. Tayyarem, elimizde mevcut tayyarelerin hepsinden daha büyük bir muvaffakiyetle isliyor, hepsinden iyi uçuyordu. Artik kalbim rahatti. Simdi istedikleri kadar mümanaat edebilirlerdi.

Tekrar geri döndüm, tayyaremi kaldirdigim yere indirdim. Tayyarem yükselir yükselmez karargahta bulunanlar hemen meydana kosmuslar, ansizin havaya yükselen bu teyyarenin hangi teyyare oldugunu tetkike koyulmuslar, nihayet benim uçtugumu anlayinca merak içinde beni beklemeye baslamislardi. Ben yere iner inmez arkadaslarim etrafi mi aldilar. Muvaffakiyetimi tebrik ettiler.

. Fakat biz asker oldugumuzu unutmustuk. içimden gelen hisse mukavemet edemeyerek, verilen emir hilafina tecrübeye kalkismis, müfettisligin emrini dinlememistim. Müfettislik derhal bir emri vaki ile on gün hapse ve yarim maasimin kat'ina karar verdi. Mektep siralarinda iken aldigimiz terbiye bize ya mükafatla ya da mücazatla ( bir suça karsilik ceza çektirme) karsilanacagini ögretmisti. Benim muvaffakiyetim, mücazatla mükafat görüyordu. Bu icadimdan dolayi bir ikramiye ile taltif ( rütbe, maas artirimi gibi seylerle sevindirme ) edilmekligim lazim gelirken, on gün hapse mahkum olmustum.

Fakat bu ceza artik benim için ehemmiyetini kaybetmisti. Ben tecrübemi yapmis ve tereddütler içinde bulunan Heyet-i Fenniye'ye tayyaremin mükemmeliyetini tasdik ettirmistim. Benim için en büyük mükafat bu idi. 

Osmanli Türkçesinden çeviren: Nurseli GÜRER

Hiç yorum yok: