16 Haziran 2014 Pazartesi

NEYİMSİN ?

Gelirsin gidersin dostumsun.
Gelmezsin gitmezsin neyimsin ?

BABALAR GÜNÜ

Babalar gününde bir ANNE yazısı.

Dereotu'na saygıyla...

Miniciğim... Gerçekten minik. Ellerim minik, elmacık kemiklerim minik, bedenim, aklım, yüreğim ... Ama onların dokundukları hiçbirşey minik değil. Annemin hazırladığı bavulları kaldırmaya çalışan ellerim minik, ama bavullar kocaman. Öpülen elmacıklarım minik, ama dokunan eller kocaman. Aklım minicik ama aklımın alması gereken gitmeler kocaman. Yüreğim minicik ama annemin gitmesiyle başlayan boşluklar kocaman. 

Abilerimin ve de ablamın üzerimdeki emeği çoktur. Annemin ne zaman görevi farklı bir ülkeye verildi, onlar yanımda bitiverirlerdi. Ben evin en küçüğüyüm. Miniciğim. Onlar büyük. Çok sonradan, büyük büyük kardeşlerin yanına minicik bir beden eklenmiş. 

Ben alışkınım gitmelere... Bavullara, toplanan eşyalara. Alışkınım, evin her odasında saklambaç oynamaya. Gözlerimi kapatıp, bir süpriz beklemeye. Babamın yanıbaşıma gelip, masal okuduğu zaman, gözlerimi sıkı sımsıkı kapayıp uyuduğumu zannetmesine, o gittikten sonra dolaba sakladığım anne hırkalarını yatağa serip üzerlerine yatmaya... Evin holünde duran büyük boy aynasının karşısına geçip, bir anne bir çocuk olmaya. Kendi ellerimle kendi saçlarımı örmeye... 

Ben alışkınım minik aklımla anneme sakladığım poşet fındıklara( O dönem okullarda sürekli fındık dağıtılırdı). Gideceği gün elimle hazırladığım yamuk yumuk sandwiçlere. belki o da beni özlüyordur diye bavuluna gizlice koyduğum atletlere... 

"Annem bal seviyor" diye babama köy pazarından aldırdığım ballara... Minicik ellerimle kavanozu annemin kucağına bırakışıma. En sevdiği Türk musiki eserlerini İstanbul' a geldiğimde arayışlarıma. Plaklarla eve dönüşüme. Gönderdiğim paketlerin yolda kaybolmasına neden olan Kargo firması ile nasıl ağlaya ağlaya kavga ettiğime... 

Sonra babam ile beraber gitmelerine. Türkiye de tek kalmaya. Koskocaman bir ülkede(şehirde demiyorum) sadece kendin olmaya çalışmaya alışkınım. "Yavrum benim" sözüne bir hafta gülümseyebilecek kadar incinmeye hazırım. Keşke üniversiteye giderken annem arkamdan bir kova su dökseydi, hayalleri kurmaya hazırım. Evin her tarafında anne yemekleri koklamaya, poğaça, kek, sarma ... Onlara dokunup anne kokusu almaya hazırım. Otobüs terminallerinde, havalimanlarında elim havada (boşlukta) öylece asılı kalmasına alışkınım. Konya otogarına gidip, yolcu uğurlayan ailelerin yanında durup, sanki benim de uğurladığım varmış gibi el sallamalarıma alışkınım. 

Hep babamı anlatırım yazılarımda aslında. Ne zaman anneme ulaşacak bir kelime kullanacak olsam boğazım düğüm düğüm, hıçkırıklara boğulurum. Ama yukarıda yazılanları okuyunca paylaşmak istedim. 

Annem... Biliyorum sen annelerin en güzelisin. Ellerin çok güzel. Bir de gül kokun. Saçların çok güzel... Uzun, siyah, gösterişli... 

Annem... Birgün dizlerin gittiğin memleketlerden yorgun, evime dönerse... 

Seni çok özledim... 

11 Şubat 2008 Dereotu ( Karakutu